3. Hukuk Dairesi 2021/1700 E. , 2021/11540 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurumdan 17/04/2007 tarihli sözleşme ile bir konut satın aldığını, sözleşmedeki "iade yetkisini" kullanarak satın aldığı konutu davalı kuruma iade ettiğini, taşınmazın bedelinin ödenmemesi üzerine icra takibi başlattığını, söz konusu takipte ödenmesi gereken kira bedeli düşüldükten sonra anapara alacağını davalıdan talep ettiğini, borçlunun 28.463,19 TL"yi kabul ettiğini, ancak 5.363,92 TL için kısmi itirazda bulunduğunu ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile takip dosyasındaki 3.876 TL"lik kısma yönelik itirazın iptaline, icra takibinden sonra ödenen tutar olan 28.463,19 TL"nin tahsil aşamasında değerlendirilmesine, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen hüküm, davalı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 08/10/2018 tarihli ve 2016/3163 E. 2018/9080 K. sayılı kararıyla; “....İtirazın iptali davası açılmadan önce borcun kısmen ödendiği hallerde, alacaklının ödenen kısım yönünden dava açmakta hukuki yararı olmadığından, bu miktar yönünden itirazın iptaline karar verilemez. Bu nedenle icra takibinden sonra ancak itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından yapılan 28.463,19 TL’lik ödemenin de TBK’nun 100. maddesi hükmü çerçevesinde hesaplamada dikkate alınarak, kalan miktar olan 1.516,81 TL (29.980-28.463,19) üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken açıklanan husus gözardı edilerek, 3.876 TL"lik kısmın itirazının iptaline ve icra takibinden sonra ödenen tutarın tahsil aşamasında dikkate alınmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesiyle, davalı tarafın sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davalının takip dosyasındaki 1.516,81 TL"lik kısma itirazının iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK"nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01/01/2019 tarihinden itibaren 3.200 TL"ye çıkarılmıştır.
Davalı yönünden hüküm, karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01/06/1990 tarihli ve 1989/3 E. 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay"ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibariyle reddi gerekir.
2- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3- İİK’nın 67 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmünce; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı öngörülmüş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlarının bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde; davalı ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunduğundan, alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile davacı icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir.
Buna göre; mahkemece, kabul edilen kısım üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nın 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz dilekçesinin miktar itibariyle reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle, hüküm fıkrasının (2) numaralı bendi çıkartılarak yerine "2-Hükmedilen asıl alacağın %40’ı oranında hesaplanan 606,72 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine," cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.