20. Hukuk Dairesi 2015/99 E. , 2015/7380 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 08.01.2001 tarihli dava dilekçesi ile sınırlarını bildirdiği; ... beldesi, ... mahallesi, ... mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, fen bilirkişisinin 06/05/2003 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 10296,31 m2"lik taşınmazın davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.11.2006 gün ve 6200-6550 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Mahkemece yeniden yapılacak keşifte taşınmazın imar planı kapsamına alındığı 1990 yılından geriye doğru 20 yıl ve daha öncesine ait hava fotoğrafları incelenerek taşınmaz üzerindeki kullanım durumunun araştırılması, ziraat ve jeolog bilirkişilere inceleme yaptırılarak taşınmazın imar ve ihya ile zilyetlik durumu, sulu-susuz arazi ayrımı, hangi tarihde tarımsal faaliyete başlandığı, çay yatağına tecavüz bulunup bulunmadığı ve erozyon durumunun araştırılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu ... mahallesi, ... mevkiinde bulunan ve krokide (A) harfli 4105,66 m2 ve (E) harfli 327,73 m2 ile gösterilen taşınmazların davacı adına tapuya tesciline, (C) ve (D) harfli bölümlere yönelik davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı ...nin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 02/05/2011 tarih ve 2011/1741- 5287 E. - K. sayılı kararıyla yine bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Dava konusu taşınmazın krokide (A) ve (E) harfleri ile gösterilen ve davacı kişi adına tescile karar verilen bölümün; mahkemece yapılan yargılama sonunda, Medenî Kanunun 713 ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece, hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazların eski tarihli memleket haritasında yeşile boyalı yapraklı ağaç rumuzlu alanda kaldığı bildirildiği halde, memleket haritası ile kadastro paftası getirtilip çakıştırılmadığı için taşınmazın yerinin memleket haritası üzerinde doğru gösterilip gösterilmediği denetlenememektedir. Ayrıca, 1980’li yıllara ait memleket haritası ve hava fotoğrafları incelettirilmemiş, keşifte taşınmazların konumu, toprak yapısı, üzerindeki bitki örtüsü ve çevre taşınmazlara göre arz ettiği özellikleri belirtir hâkimin gözlemi zabta yazılmamış, uzman ziraat mühendisi bilirkişiden; taşınmazın niteliği hususundaki, komşu parsellerin toprak yapısı da mukayese edilmek suretiyle, taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmamış, fotogrametrik kadastro paftası getirtilerek kullanım sınırları araştırılmamış ve bu pafta memleket haritası ile çakıştırılarak taşınmazın yeri tam ve kesin olarak tespit edilmemiştir.
Dosya içeriğinden, taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosunun 1744 sayılı Kanuna göre seri bazda yapıldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de; o yerde köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan ve 4785 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Çünkü, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet Ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; seri bazda, herhangi bir belde ya da ilçe sınırı esas alınmadan yapılan orman kadastrosu bulunduğundan, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığının 4785, 5658 sayılı kanunlar ile 05.11.2003 gün ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuş ve iade koşulları yasada gösterilmiştir.
Bu nedenle; mahkemece, eski tarihli ve 1980"li yıllara ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ve fotogometri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen ... Bakanlığı (... Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli tüm taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır. Böylesine yapılacak bir araştırma sonucunda taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun saptanması halinde zilyetlikle kazanma koşullarının araştırılması gerekir." hususlarına değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, 2013 yılında 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmalarında çekişmeli taşınmaza 1766 parsel numarası verilerek, 9410,49 m2 yüzölçümü ve tarla niteliğiyle temyize konu dava nedeniyle malik hanesi boş bırakılarak kadastro tutanağı düzenlenmesi üzerine, görevsizlik kararı verilerek, 3402 sayılı Kanunun 5 ve 27. maddeleri gereğince, tutanak ve ekleri kadastro mahkemesine gönderilmiştir. Kadastro mahkemesince yapılan yargılama sonucu, 1956 ve 1987 yılı hava fotoğraflarında taşınmazın taşlık, kayalık ve çalılık olarak göründüğü, keşif tarihi itibariyle de taşınmaz üzerinde imar ve ihya çalışmalarının bulunmadığından 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine, 1766 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğiyle ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince açılan tescile ve kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 01.03.1977 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 16.08.1966 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosu bulunmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman orman bilirkişisi tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucu, temyize konu 1766 parselin 1956 ve 1987 yılı hava fotoğraflarında maki formasyonuna ait bitkiler bulunduğu ve taşlık göründüğü, halen üzerinde yabani zeytin, harnup ağaçları, maki çalılıkları ve ana kayaların bulunduğu, çok taşlı yapıda olduğu, bu hali ile davalı yararına zilyedlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği, ancak, hüküm yerinde taşınmazın tesbitteki niteliği ile tesciline karar verilmesi gerekirken, niteliğinin "orman" olarak belirtilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple, hükmün 1. paragrafında yazılı "orman vasfı ile" ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine, "Tesbitteki gibi tarla niteliğiyle ... adına tesciline" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA temyiz harcının istek halinde iadesine 16/09/2015 günü oy birliği ile karar verildi.