20. Hukuk Dairesi 2015/8362 E. , 2015/7385 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ...; ... köyü 401 parsel sayılı taşınmazın, yörede 1978 yılında yapılan orman kadastrosu sınırları içinde kalmasına rağmen, tapuda davalılar adına kayıtlı olduğunu belirterek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle ... adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davacının ... aleyhine açtığı davanın ölü kişi aleyhine açılmasının mümkün olmadığından reddine, ... ve ... aleyhine açtığı davasının ise subuta ermemesi nedeniyle reddine karar verilmiş; davacı ... tarafından temyiz edilen hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13/04/2004 gün 2004/476- 3803 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece davalı Kadir Kolçak aleyhine açılan davanın ölü kişiye karşı dava açılamayacağı gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de, dosya arasında bulunan nüfus kaydı ve veraset ilâmından bu kişinin 17/10/2000 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Dava 30/05/2000 tarihinde açılmış olup bu kişi davanın devamı sırasında ölmüştür. Bu durumda yapılacak iş ..."ın mirasçılarının davaya katılımını sağlamaktır. Bundan ayrı kural olarak orman tahdidi yapılıp kesinleşen bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının yerine uygulanması suretiyle çözümlenir. Hükme esas alınan bilirkişi kurulunca kesinleşen tahdide ilişkin harita ve tutanaklar uygulanıp arazi kadastro paftası ile ölçekleri denkleştirilerek birbiri üzerine aplike edilmemiş, keşfi izlemeye elverişli ve irtibatlı kroki düzenlenmemiştir. Komşu parsel tutanak ve dayanakları getirtilerek denetlenmemiş taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2 maddesi anlamında orman içi açıklık niteliği taşıyıp taşımadığı araştırılmamış raporda bu husus irdelenmemiştir denilerek yeniden usûlünce tahdite dayalı araştırma yapılması” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 401 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 20.12.2004 tarihli krokili raporda belirtilen (A) harfi ile gösterilen 3160 m2"lik kısmın ifrazen orman niteliği ile Hazine adına tesciline, (B) harfi ile gösterilen 26040 m2"lik kısmın 401 sayılı parsel numarası ile ¼ hissesinin ... oğlu ..., ½ hissesinin ... oğlu ..., 80/320 hissesinin ... oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından (B) harfli bölümüne yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman sınırları içinde kalan taşınmaza yönelik açılmış tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1978 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile 1986 yılında yapılıp dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu 1952 yılında kesinleşmiştir.
Mahkemece, davalı taşınmazın kısmen orman tahdit sınırları içinde orman sayılan kısmen de orman tahdit sınırları dışında orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi hükme esas alınan orman bilirkişi kurulu raporu da yetersizdir. Keşiften sonra alınan orman bilirkişi kurulu raporunda taşınmazın yörede kesinleşen tahdite göre (B) harfi ile gösterilen 26040 m2"lik kısmının tahdit sınırları dışında kaldığı belirtilmesine rağmen, Dairenin, bilirkişi kurulu raporuna ekli krokinin okunaklı olmadığından denetlenememesi üzerine yaptığı geri çevirme sonrasında bilirkişi kurulunda bulunan orman mühendisi ..."dan alınan ek raporda ise, taşınmazın (B) harfi ile gösterilen 21624,20 m2"lik kısmının orman tahdit sınırları dışında kaldığı bildirilmiştir. Bu haliyle rapor, çelişkili ve yetersizdir.
Kural olarak; bir yerde, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden sonra yapılıp kesinleşen orman kadastrosu varsa, o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı kesinleşen orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirlenecektir.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle yörede 1978 yılında yapıldığı anlaşılan orman kadastrosu ve 1986 yılında yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarına ait tüm tutanaklar ve haritası ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen ... Bakanlığı (... Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, 05/03/2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır. Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 9 - 10 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın 1978 yılı orman kadastrosu ve 1986 yılı aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ...nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 16/09/2015 günü oy birliği ile karar verildi.