20. Hukuk Dairesi 2015/1849 E. , 2015/7415 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... ve ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği .... Köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25/11/2013 tarih ve 2013/9356 E. - 10673 K. sayılı kararında özetle; [1) ...nin temyiz itirazları bakımından; incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman tahdidi dışında kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına göre, ...nin temyiz itirazlarının reddine karara vermek gerekmiştir.
2) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden ise; davalı taşınmaz 1973 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında taşlık ve çalılık niteliği ile tapulama harici bırakılmıştır. Dosyadaki orman bilirkişi raporuna göre, 1952 yılında yapılan orman tahdit sınırları dışında kaldığı, eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan açık alanda kaldığı, orman sayılmayan yerlerden olduğu, ziraat bilirkişi raporuna göre ise, taşınmazın toprağında humus bulunmadığı, çevre tarım arazileri ile bütünlük arzettiği, 25 - 30 yıldan beri ekilip biçildiği, içinde en büyüğü 30 yaşında olan çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğu, tarım arazisi niteliğinde olduğunun bildirildiği, keşif sırasında taşınmaz başında dinlenen yerel bilirkişilere göre de, taşınmazın davacının babasından kaldığı, babasının imar ihya ettiği ve o tarihten beri kullanıldığı, zilyetlik süresinin 20 yılın çok üzerinde olduğu bildirilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen taşınmazların imar ihya edenlerin, 14. maddedeki şartlar mevcutsa imar ihya edenler veya halefleri adına tescilinin mümkün olduğu, Medenî Kanunun 713/1. maddesine göre ise, tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebileceği yasalarımızda düzenlenmiştir. Mahkemece, taşınmazın 2002 yılında yapılan orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı, bu tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin gerekçesi
yerinde görülmemiştir. Davalı taşınmaz yörede ilk kez 1952 yılında yapılan orman tahdit sınırları dışında bırakılmış ve daha sonra 1973 yılındaki genel arazi kadastrosu sırasında da tapulama harici bırakılmıştır. Bu nedenle, taşınmazla ilgili zilyetlik süresinin 1973 yılında yapılan genel arazi kadastrosundan sonra başlatılması gerekir. 2002 yılında yörede ikinci kez yapılan orman kadastrosundan sonra zilyetlik süresinin başlatılmasının kanunî dayanağı bulunmamaktadır. Somut olayda, taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit sınırları dışında kaldığı gibi eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında da orman sayılan yerlerden olmadığı, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri ile Medenî Kanunun 713. maddesinde öngörülen zilyetlik koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenlerle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hukukî dayanağı olmayan gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.] denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra kabulüne, davaya konu dosya arasında mevcut fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 17.03.2009 tarihli krokili raporda (A) harfi ile gösterilen 2.892.629 m2"lik yerin ... Köyünde bulunan son parsel numarasını takip eden parsel numarası verilmek sureti ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline kararı verilmiş; hüküm, davalı ... ve ... vekili tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk orman kadastrosu, 1952 yılında 3116 sayılı Kanun gereğince yapılmış ve kesinleşmiştir. 2001 yılında 2B madde uygulaması ve aplikasyon yapılmış, 19/8/2001 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
İncelen dosya kapsamına göre, dava davacı gerçek kişi tarafından, davalı ... Köy Tüzel Kişiliğine karşı husumet yöneltilerek açılan kesinleşen tapusuz taşınmazın tescil istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK"nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.
4721 sayılı TMK"nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
442 sayılı Köy Kanununun 37/7 maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukukî bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.
Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
1-..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2- ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülkî sınırlarıdır.
3- Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
Aynı Kanunun Geçici 1. Maddesinin onüçüncü fıkrasında; "1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur" hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm Kanunun ""Yürürlük" başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Somut olaya gelince; davalı köyün 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak ... İlçesinin belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığından ve katıldığı ilçe belediyesi taraf olacağından 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince işlem yapılması için kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve ... vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/09/2015 günü oy birliği ile karar verildi.