3. Hukuk Dairesi 2021/801 E. , 2021/11624 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ : ÇORUM 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ... Polikliniği Sağlık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti’nin Özel ... Polikliniği"nin sahibi olduğunu, şirketin müdürü Dr. ..., poliklinikte mesul müdür olarak çalışan şirket ortağı Dr. ... ile yine aynı şirketin ortağı olan Dr. ... tarafından davalı Dr. ... tarafından yazılmayan reçetelere, adı geçenin kaşesini basarak imzasını taklit etmek suretiyle Kuruma sağlık hizmeti faturalandırdıklarının tespit edildiğini, bu sağlık hizmetlerine ilişkin reçete tutarının 133.699,93 YTL olduğunu, alacaklarının 13.135,74 YTL’sinin adı geçen polikliniğin faturalarından 22/01/2008 tarihinde mahsup edildiğini, bakiye 120.564,19 YTL alacaklarının bulunduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalınması kaydıyla kurum zararı 120.564,19 YTL asıl alacak ve ödeme tarihinden dava tarihine kadar işletilen 39.504,08 YTL faiz olmak üzere toplam 160.068,27 YTL"nin asıl alacağa dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar; davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/85 esas ve 2012/5 karar sayılı ilamında, davalıların eyleminin sonucunda kurumların herhangi bir zarara uğramadıklarının tespit edilmesi ve kararın kesinleşmesi sebebi ile davacı kurumun davalıların yapmış oldukları eylemler sonucunda herhangi bir zararının olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş; karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı tarafından; davalı şirket ortakları olan ..., ... ve ...’ın kamuda doktor olarak çalışmaları nedeniyle Özel ... Polikliniği’nde kendi adlarına muayene yapma ve reçete yazma hakları olmadığından dolayı Kuruma, poliklinikte görevli doktor olarak ...’in ismini bildirmelerine rağmen, bu doktorun Kuruma faturalandırılan bir kısım reçeteleri kendisinin yazmadığını, reçetelerdeki yazıların Dr. ...’in el yazısı olmadığını, söz konusu reçetelerin şirket ortakları doktorlar tarafından, hastaların bizzat muayene edilerek Dr. ...’un ismi ve kaşesi kullanılmak suretiyle yazıldığı iddia edilmiştir. Davalı taraf bu iddiaların doğru olmadığını savunmuş ise de; davalı doktorlar hakkında yapılan ceza yargılamasında hastaların muayene olup söz konusu reçeteleri eczaneden aldıkları için kurumu dolandırma kastı bulunmadığından davalıların dolandırıcılık suçundan beraatine, gerçeğe aykırı belge düzenleme suçundan ise gelen hastaları tıp merkezi ortaklarının muayene edip reçete yazdığı ve sorumlu doktorların imzaları ve kaşelerini kullandıklarından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Her ne kadar; Yargıtay HGK"nun 01/02/2012 gün ve 2011/19-639 E. - 2012/30 K. sayılı ilamında da özetle vurgulandığı üzere, "...maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (5271 S. Ceza Muhakemesi Kanunu m.231), kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerekir." şeklindeki uygulama gereğince ceza mahkemesinin Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması(HAGB) kararının hukuk hakimini bağlamayacağı kabul edilse de, ceza yargılamasında tanık sıfatıyla dinlenen tıp merkezinin sekreteri Sultan Acılıoğlu’nun; Dr. ...’un kaşesinin Dr. ... tarafından hasta muayene edilip reçete yazılması sırasında kullanıldığını beyan etmiş olması, ayrıca tıp merkezinde çalışan tek doktor olarak ...’in Kuruma bildirilmiş olmasına rağmen, hastaların bazen erkek bazen de kadın doktorun kendilerini muayene ettiğini söylemeleri karşısında, davalı poliklinik tarafından düzenlenen reçetelerin Kurum ile aralarındaki sözleşme hükümlerine aykırı olduğu, Kuruma ismi bildirilen doktor dışında kimsenin reçete yazamayacağı, hastaların kamuda çalışan doktorlar tarafından muayene edilemeyeceği ve bu doktorlarca reçete tanzim edilemeyeceğinden davacının dava konusu yersiz ödemelerini isteyebileceği anlaşıldığından mahkemece dava konusu reçetelerin kaç tanesinin ..., ... ve ... tarafından tanzim edildiği ayrı ayrı belirlenerek, Dr ... tarafından yazılmayan reçetelerin tamamından davalı şirketin sorumlu tutulması, diğer davalılar ..., ... ve ...’ın Dr. ... adına yazdıkları reçetelerden hangilerini yazmışlar ise o kadarından müteselsilen sorumlu tutulmaları ve Dr. ...’un da reçetelerin yazılmasında el ve işbirliği içinde olduğunun tespit edilmesi halinde sözleşmeye ve mevzuata aykırı olarak adına düzenlenmiş reçetelerden müteselsilen sorumlu tutularak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 18/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.