4. Hukuk Dairesi 2013/2423 E. , 2013/20280 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... vd. aleyhine 10/06/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 03/04/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ile davalılardan ... ve .... San. Tic. A.Ş. vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davacının, davalı ...’ya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının, davalı ...San. Tic. A.Ş. ile davalı ...’ya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı ... hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkında açılan davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılardan ... ve ...San. Tic. A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, .... başlığı ile yer alan 24/05/2011 tarihli yazı ve.... başlığı ile yer alan 31/05/2011 tarihli yazı nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, davacının milletvekilliği yapmış bir siyasetçi olduğunu, kamuoyunca başbakana yakınlığı ile bilindiğini, davacının konumu itibari ile davaya konu yazıları hoşgörü ile karşılaması gerektiğini, ayrıca yazı içeriklerinin hakaret içermediğini belirterek, davanın reddine karar vermiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya kapsamından; davaya konu edilen yazılarda, davacı ile başbakan arasında yaşandığı iddia edilen bir olayın anlatıldığı, bu olay sonrasında davacının listeye alınmadığının belirtildiği, ancak yazılara konu edilen iddiaların gerçekliğinin ispatlanmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde; yayınlanan yazılar, gerçek dışı haber niteliğinde olup kişilik haklarına saldırı niteliğindedir.
Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3- Davalı ...’nun temyiz itirazına gelince; mahkemece, davalılara yönelik manevi tazminat istemi farklı hukuki nedenlerle karara bağlanmıştır. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin"nin 3/2.maddesi uyarınca farklı hukuki nedenlerle karar verilmesi durumunda; ret sebebi aynı olan davalılar yararına tek, farklı olan davalılar yararına ayrı ayrı vekâlet ücretine karar verilmesi gerekir. Davalı ... hakkındaki dava, husumet yokluğu nedeniyle reddedildiğine göre; onun yararına ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, tek vekalet ücretine karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına, (3) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı ... yararına BOZULMASINA, davacının davalı ...’ya yönelik temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine, bozma nedenine göre davalı... San. Tic. A.Ş.’nın temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davacı ile davalı ..."dan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 19/12/2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre mahkemenin işin esasına yönelik değerlendirmesi yerinde olduğundan dairemiz bozma kararının (1) nolu bendine katılmıyorum 19/12/2013