3. Hukuk Dairesi 2021/7570 E. , 2021/11672 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı; kendileri ile herhangi bir bağlantısı olmayan dava dışı 3. kişi şirketin borcunu, haciz tehdidi altında ve ihtirazi kayıt ile davalı alacaklıya ödediklerini beyan ederek, ödenen 39.200 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; sebepsiz zenginleşenin asıl borçlu olduğunu, kendilerinin alacaklarını tahsil ettiklerini, davanın asıl borçluya yöneltilmesi gerektiğini beyan ederek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; borçlunun ödenen bu para nisbetinde borcundan kurtularak, bu miktar sebepsiz zenginleşeceğinden bu davanın da borçluya karşı açılması gerektiği gerekçesi ile, davanın pasif husumet yönünden reddine (gerekçeli kararda sehven aktif husumet olarak yazılmıştır) dair verilen karar, davacının temyizi üzerine Dairemiz 17.12.2013 tarihli ve 2013/14303 Esas, 2013/18067 Karar sayılı kararıyla “...Somut olayda, davacının işyerinde yapılan hacize dayanak teşkil eden icra takibinin kambiyo senedine dayalı olduğu, haciz için gelinen davacının işyeri adresi ile, dava dışı asıl borçlunun adresinin farklı olduğu, icra takibinin dava dışı borçlu aleyhine yapıldığı, davacı ile dava dışı borçlunun aynı şirket olduğunun ya da ,aralarındaki bağın ispat edilemediği, bu nedenle de, davacının borcu ödemesi nedeni ile sebepsiz zenginleşenin davalı alacaklı olduğu, çünkü; davacının ödediği bedelin, davalının malvarlığına dahil olduğu anlaşılmıştır.
Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, dava konusu olayda sebepsiz zenginleşenin davalı olduğu kabul edilip, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
İlama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş; Dairemiz 15.04.2014 tarihli ve 2014/4998 Esas, 2014/6057 Karar sayılı kararıyla “...Davada, borçlu olmadığı halde ve icra takip dosyasına göre asıl borçlu ile ilgisi bulunmamasına rağmen icra haciz tehdidi altında ihtirazi kayıtla davalıya ödeme yapan davacının, ödediği bedelin tahsili talep edilmektedir.
Bu durumda, davacının davasını haksız yere ödeme yaptığı davalı alacaklıya karşı talepde bulunması gerektiğine ilişkin Dairemizin 17.12.2013 tarih, 2013/14303 E. - 2013/18067 K. Sayılı bozma ilamında bir isabetsizlik görülmediğinden”gerekçesiyle davalı vekilinin karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece; bozma ilamına karşı direnilerek davacının davasının aktif husumet yönünden reddine karar verilmiş; direnme kararına karşı davacı vekilinin temyiz yoluna başvurması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2020 tarihli ve 2017/3-1514 Esas, 2020/730 Karar sayılı ilamı ile “...Mahkemece tefhim edilen kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında “Davacının davasının aktif husumet yönünden reddine” yazıldığı hâlde gerekçe kısmında bu ifadenin sehven yazıldığı, davanın “pasif husumetten” reddine karar verildiği belirtilmiş; Özel Dairenin davalının “pasif husumetinin” olduğu yönündeki esasa dair bozmasından sonra direnme kararında da aynı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Şu hâlde, her ne kadar gerekçeli kararda sehven yazıldığı belirtilmiş ise de, kısa karar ile gerekçesi arasında çelişki bulunduğundan, ön sorun mevcuttur. Açıklanan nedenlerle mahkemece yapılacak iş, tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar ile direnme kararının gereğinin yerine getirilmesi suretiyle hüküm kurmak ve kurulan hükme uygun gerekçeli karar oluşturmak olmalıdır. Bu nedenle, yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere salt bu usuli eksikliğe dayalı olarak direnme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece; bozmaya uyularak davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce verilen 17.12.2013 tarihli ve 2013/14303 Esas, 2013/18067 Karar sayılı bozma kararı usul ve yasaya uygun olup, mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanunun 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK"nın 373/5 maddesi uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine, 18.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.