3. Hukuk Dairesi 2016/22831 E. , 2017/13921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile aralarında akdedilen 23.01.2001 tarihli harici satış sözleşmesi ile davalının dava konusu taşınmazı 15.000 TL bedel karşılığında satmayı taahhüt ettiğini, sözleşme tarihinde 8.000 TL"nin peşin olarak, 2001 yılı Aralık ayında ise 5.000 ... ( ... florini) nin ödendiğini, bakiye bedelin ise 2002 yılı Mayıs ayında ödenmesinin kararlaştırıldığını, bakiye bedel ödendikten sonra taşınmazın tapusunun istendiğini, davalının ise kendisine gönderilen ihtara rağmen tapu devir işlemini yapmadığı gibi, harici satış sözleşmesinin şekil ve süre yönlerinden geçersiz olduğunu, belirtilen bedellerin tutarsız ve gerçek dışı olduğuna yönelik ihtar cevabı gönderdiğini bu ihtarname ile davalının tapu devir işlemini yapmayacağının kesinleştiğini ileri sürerek, 23.11.2001 tarihinde davalıya ödenen 8.000,00 TL ile 24.12.2001 tarihinde ödenen 5.000 Hollanda Florininin denkleştirici adalet ilkesine göre ifanın imkansız hale geldiği 23.03.2012 tarihdeki karşılıklarının tespiti ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, şimdilik 20.000,00 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 01.03.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 39.640,58 TL"ye yükseltmiştir.Davalı; taraflar arasındaki harici sözleşmenin geçersiz olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, zamanında talepte bulunmayan davacının zararın artmasına kendi kusuruyla sebep olduğunu, davacı taleplerinin fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile 39.640,58 TL"nin 23.03.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine; Dairemizin 05.03.2014 tarih ve 2013/19097 E., 2014/3410 K.sayılı ilamı ile; “ ... taraflar arasındaki harici sözleşme nedeniyle davacı tarafından ödenen bedellerin, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarih itibariyle, enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün açıklanan ilke ve esaslar altında, önceki bilirkişi dışında oluşturulacak uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlemesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek, hüküm tesisinin doğru görülmediği" gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyularak, yeniden yapılan yargılama sonucunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tanzim edilen raporda alacak tutarının 49.862,66 TL olduğu tespitine yer verilmesi üzerine, davacı tarafından 09.04.2015 tarihli dilekçe ile ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/203 Esas sayılı dosyası ile ek alacak davası açılmış ve açılan dava iş bu dosya ile birleştirilmiştir. Mahkemece akabinde alınan 10.03.2016 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, alacak miktarının 67.760,01 TL olduğu ancak asıl davada davacının talebinin 39.640,58 TL olduğu, birleşen davada ise, 10.221,98 TL olduğu ve taleple bağlı kalındığı belirtilerek, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir. asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının, asıl davaya yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Davalının birleşen davaya ilişkin temyizine gelince; birleşen dava harici satım sözleşmesi nedeniyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı ek alacak istemine ilişkindir. Davacı açtığı kısmi dava sürereken, bozma sonrası alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 10.221,98 TL tutarındaki meblağı ikinci dava ile istemiş, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2015/203 esas sayılı dosyası üzerinden görülen ek davada fiili ve hukuki irtibat bulunması nedeniyle dosyaların birleştirilmesine karar verilmiş ve her iki dava birlikte görülerek hüküm kurulmuştur.Kural olarak mahkemece bozma kararına uyulmakla, o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı Kararı).Belirtilmelidir ki; mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.) Ayrıca yargılama sırasında taraflardan birinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi durumun da da itiraz eden taraf yararına usuli hak doğar. Kısaca açıklamak gerekirse; taraflardan biri bilirkişi raporuna itiraz etmez diğer tarafın istemiyle ya da mahkemece görülen lüzum üzerine kendiliğinden yeni bir bilirkişi raporu alınır ve alınan rapor önceki rapora nazaran itiraz edenin daha da aleyhine olursa önceki rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşeceğinden itiraz eden taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereği, mahkemece itiraz edenin lehine olan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi gerekir.Bu ilkeler kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkelere etki yapamaz.Somut uyuşmazlıkta, kısmi davada bozma öncesi alınan 18.02.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafa sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade edilecek tutarın denkleştirici adalet ilkesi uyarınca 39.640,58 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiş, davacı rapora itiraz etmemiş, ıslah dilekçesi ile talep miktarını rapordaki hesaplama doğrultusunda yükseltmiştir. Mahkemece ıslah edilen tutar üzerinden davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizce, bilirkişi raporundaki hesaplama hatası nedeniyle karar bozulmuştur. Bozma kararına mahkemece uyulmuş, bozma ilamı sonrası dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi alacak miktarını 49.862,56 TL olarak hesaplamıştır. Kısmi davadaki talep miktarı 39.640,58 TL olduğundan davacı bozma sonrası alınan rapor doğrultusunda 10.221,98 TL bakiye alacağın tahsili istemi ile birleşen- ek davasını açmıştır. Her ne kadar mahkemece birleşen- ek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bozma öncesi hükme esas alınan bilirkişi raporuna davacının itirazı olmadığı gibi kararı temyiz de etmediğinden, kısmi davaya ilişkin bozma öncesi hükmedilen alacak miktarı davacı yönünden kesinleşmiştir. Bu itibarla; kısmi davada bozma öncesi hükme esas alınan 18.02.2013 havale tarihli bilirkişi raporuna davacı itiraz etmemekle, bu rapor davacı yönünden kesinleşmiş ve davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Her ne kadar bozmadan sonra alınan bilirkişi raporu davacının daha lehine ise de, bu ilke gereğince 10.03.2016 havale tarihli bilirkişi raporuna değer verilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Davacının kısmi dava ile verilen hükme yönelik temyiz isteminde de bulunmadığı mahkemece bozma ilamına uyulmakla bu yönden de davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan, birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacı taraf yönünden kesinleşen bilirkişi raporundaki miktarı aşar mahiyette ve bozmadan önce hüküm altına alınan tutardan daha fazlasına hükmedilmesi sonucuna yol açacak şekilde birleşen davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenle davalının, asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE; ( 2) no"lu bentte açıklanan nedenle davalının birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.