3. Hukuk Dairesi 2017/6001 E. , 2017/14179 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kiralananın tahliyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kiracının, kiralanan taşınmaz için kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması halinde kiralananı tahliye etmeyi taahhüt ettiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapılmış olduğunu; ancak, davalının kiralananı tahliye etmediğini belirterek, davalının kiralanandan tahliyesini istemiştir.
Davalı; taşınmazın arsa vasıflı olduğunu ve davanın süresinde olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının kesin süre içerisinde dava dilekçesi ekinde belirtilen belgelerin aslını veya onaylı suretini sunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 352. maddesine göre; taahhüt nedenine dayalı tahliye davasının mutlaka kiraya veren tarafından açılması gerekir. Kiraya veren durumunda olmayan malikin dava hakkı yoktur. Ancak, yeni malik önceki malikin ve kiraya verenin halefi olarak eski malik zamanında verilmiş taahhüde dayanarak dava açabilir.
Taahhüt nedeniyle açılacak tahliye davasının taahhüt edilen tarihten başlayarak bir (1) ay içinde açılması veya bu süre içinde taahhüde dayalı olarak icra takibi yapılmış olması gerekir. Daha önce kiracıya bildirilen tahliye iradesinin süre koruyucu niteliği yoktur. Ancak, yapılan icra takibi süreyi koruyacağından bir ay geçtikten sonra da dava açılabilir.
Hukuk Yargılamasına ilişkin kurallar, yargılamanın düzenli yapılması ve hakkın olabildiğince çabuk elde edilmesi amacını gerçekleştirmek için getirilmiştir. İşte hakkın elde edilmesi için birer araç olan bu kurallar amaca uygun somut bir görevin varlığı halinde uygulama alanı bulurlar. Aksi halde araçla ulaşılması istenilen amaç arasında gerçek ve esaslı bağın bulunmaması anlamsızlığı (şekilcilik) ortaya çıkarır. Mahkemelerin amacı, ne olursa olsun uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak değil, pozitif hukukun ölçüsünde, hakkı belirleyerek sonuca ulaşmaktır.
Yine hakim, davanın süratli bir şekilde bitirilmesini temel amaç kabul edip, kesin süre kurumunu bu amacın hizmetine vermemelidir. Zira davanın makul sürede bitirilmesi adil yargılama hakkının bir unsuru ise de, bu temel insan hakkı, diğer usulü hakların feda edilmesiyle gerçekleştirilebilecek bir hak değildir. ( HGK 28.04.2010 gün 2010/2-221, 241 E,K)
Mahkemece, davacıya delil olarak dayandığı ihtarname, tahhütname ve kat karşılığı satış sözleşmelerinin asıllarını veya onaylı suretlerini sunmasıiçin 2 haftalık kesin süre verilmiş ise de, davacı tarafından davaya konu belgelerin fotokopileri dosyaya dava dilekçesi ekinde sunulmuş, davalı tarafça belgelerin varlığına karşı çıkılmamıştır. Bu durumda verilen kesin süre usul hukukuna konuluş amacına uygun kullanılmadığından, yöntemine uygun değildir ve bu suretle verilen kesin süre hukuki sonuç doğurmaz.
Bu itibarla; mahkemece davanın esası incelenip elde edilecek sonuç dairesinde hüküm tesisi gerekirken kesin süre müesesenin konuluş amacına aykırı olarak kesin süreye yanlış anlam verilmek suretiyle karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.