Yanlar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalılar Ş.ve M.vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.02.2013 Salı günü saat 10.11"de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Asıl ve birleşen davalar, tapu iptali ve tescil, mülkiyetin tespiti, elatmanın önlenmesi ve kamulaştırma bedelinin ödenmesi isteklerine ilişkindir.
Davacı M.asıl davada, dava konusu taşınmazların 20.11.1947 tarihli ve 60 nolu ve 17.12.1943 tarihli ve 26 sıra nolu tapu kayıtları kayıtlarıı kapsamında kaldığını, tapu ile maliki bulunduğu bu taşınmazların, davalılar Ş. ve M."in zilyet gösterilmek suretiyle 199, 201 ve 202 sayılı parseller olarak davalı Karayolları Genel Müdürlüğünce kamulaştırıldığını, bu taşınmazların davalılar Ş.ve M."le bir ilgisinin bulunmadığını; birleşen 1998/66 esas sayılı davada ise davacı M. kamulaştırma sırasında 199, 201 ve 202 parsel numaralarını alan taşınmazların kendisine ait olduğunun tespiti ile davalılar Metin ve Şeref adına bankada bloke edilen kamulaştırma bedelinin kendisine ödenmesi gerektiğini; birleşen 2000/19 esas sayılı davada ise, davacılar M. H.İ. N. ve M."nın ise, tapu ile maliki oldukları çekişmeli taşınmazlara davalılar Metin ve Ş.tarafından elatıldığını ileri sürdükleri, davaların birleştirlerek görüldüğü anlaşılmaktadır.
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü; dava konusu taşınmazların daha önce kamulaştırıldığını ve zilyetlik tutanaklarına göre bedelinin bloke edildiğini, işbu davanın açılmasının tescile engel olmadığını, bu nedenle kamulaştırılan yerlerin yol olarak terkini gerektiğini;davalılar Ş. ve M. ise; davacı tarafın dayandığı tapu kaydının sınırlarının sabit olmadığını, dava konusu taşınmazlara uymadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırma nedeniyle açılan tescil davaları sonucunda, 199 kamulaştırma parsel sayılı 24.160,00 m2 taşınmazın yola isabet eden 7.400,00 m2"lik kısmının, 201 kamulaştırma parsel sayılı 5.873,00 m2 taşınmazın yola isabet eden 4.600,00 m2"lik ı kısmının; 202 kamulaştırma parseli sayılı 3.783,00 m2 taşınmazın yola isabet eden tamamının davacı İdare adına kamulaştırılmasına, kamulaştırma bedelinin davalılar Ş. ve M. adına bankaya yatırılmasına ve adı geçen davalıların zilyet olarak tapu siciline şerh edilmesine karar verildiği, tapu sicil müdürlüğü cevabi yazısına göre, 199, 201 ve 202 kamulaştırma parsel sayılı taşınmazlara ilişkin bir tescil işlemi yapılmadığının bildirildiği, yagılamanın devamı sırasında çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarının yapıldığı, 120 ada, 114 ada 7, 102 ada 11 sayılı kadastro parsellerin oluştuğu anlaşılmaktadır. Kadastro çalışmaları yapılmadan önce Mahkemece, dava konusu taşınmazların davacı Muhlis"in dayandığı tapu kayıtları kapsamında kaldığı gerekçesiyle 199, 201 ve 202 kamulaştırma parseli sayılı taşınmazların tapu kaydından terkini ile Karayolları Genel Müdürlüğü adına kamulaştırma bedelleri karşılığında tesciline; ek tavzih kararı ile de hükmün kamulaştırma bedellerinin davacı M."e ödenmesine ilişkin olarak verilen karar, Dairece” ...davacının davasının kamulaştırmadan önce taşınmazların mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespitine ilişkin olduğunun kabulü gerektiği, ancak mahkemece yapılacak araştırmanın sağlıklı bir hüküm vermeye elverişli olmadığı, diğer yandan tavzih isteği üzerine hükmün değiştirilemeyeceği, tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte getirtilerek, yeniden yapılacak keşifte zemine uygulanması varılacak sonuç çercevesinde karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyulmuş olmakla yapılan yargılama sonucunda, Mahkemece, dava konusu 199, 201 ve 202 sayılı kamulaştırma parsellerinin büyük çoğunluğu itibariyle yolda kaldığı, ayrıca esasında kamulaştırılan yol alanının bir kısmının da kadastro sırasında uygulanmadığı,her ne kadar yargılama devam ederken kadastro çalışmalarına başlanılmış ise de, kamulaştırma öncesi mülkiyetin tespitine yönelik açılan işbu davanın mahiyeti itibariyle kadastro mahkemesinin görevli olmadığı açıklanarak, yapılan keşifler, yerel bilirkişilerin ve tanıkların beyanları, bilirkişi raporları ve dayanak tapu kayıtlarının kapsamları itibariyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, taşınmazın aynına ilişkin, genel mahkemede davanın derdest bulunduğu sırada taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlendiği anda 3402 sayılı Kadastro Kanunun 25. maddesi hükmü uyarınca genel mahkemenin görevinin son bulacağı; kadastro mahkemesinin aynı Yasanın 30. maddesi hükmü uyarınca gerçek maliki tespit ederek onun adına tescille görevli olacağı; bir başka ifadeyle kadastro tutanağın düzenlenmesiyle kadastro mahkemesinin görevinin başlayacağı tartışmasızdır.
Bu durumda; aynı Yasanın 27. maddesi gereğince, genel mahkemelerin dava dosyasını kendiliğinden kadastro mahkemesine devretmesi gerekmektedir.Ne var ki Mahkemece, bu yasal düzenlemeler ve kurallar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olduğu söylenemez.
Ayrıca şu hususda ifade edilmelidir ki; genel mahkemede derdest dava var iken, sonradan tutanak düzenlenmesi nedeniyle maliki adına çap kaydının oluşması neticeye etkili bulunmamakta, kadastro mahkemesinin görevini ortadan kaldırmamaktadır.
Hal böyle olunca;Mahkemece öncelikle yapılması gereken iş, dayanak tapu kayıtlarını zeminde keşfen uygulayarak kapsamlarını tayin etmek, değişir ve genişletilmeye elverişli sınırlı olan tapu kayıtlarının kapsamının miktarlarıyla geçerli olacağı, sabit sınırlı kayıtların ise sınırlarını kapsadığı alan olarak değerlendirilmesi gerekeceği, buna göre, hakkında tutanak düzenlenen parsellerin veya parsellerden hangisinin kayıt kapsamında kaldığının belirlenmesi bunlar yönünden kadastro mahkemesine devir kararı verilmesi, kamulaştırma nedeniyle hakkında tutanak düzenlenmeyen kadastro sırasında yol olarak tespit harici bırakılan bölümlerin ise dayanak tapu kayıtları kapsamında kaldığının saptanması halinde bloke tutulan kamulaştırma bedelinin kayıt maliklerine ödenmesinden ibaret olup, bu hususlar gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacılar vekilinin ve davalılar M.ve Ş.vekilinin temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.