Esas No: 2020/5293
Karar No: 2022/1976
Karar Tarihi: 16.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5293 Esas 2022/1976 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5293 E. , 2022/1976 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12.07.2018 tarih ve 2014/550 E. - 2018/782 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.11.2019 tarih ve 2018/3313 E. - 2019/2560 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ...ile davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kız kardeşinin eşi olan davalının 855.000.- USD bedelli bonodan alacaklı olduğu iddiasıyla müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, İcra Hukuk Mahkemesine imza inkarı ve diğer sebeplerle takibin iptali talebiyle yaptıkları başvurunun reddedildiğini, anılan senedin kambiyo senedi vasfı taşımadığını, senet üzerindeki ismin müvekkilince yazılmadığını, imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu hususların Adli Tıp Kurumunun raporlarında belirtildiğini, müvekkilinin boş bir kağıda attığı imzanın üzerinin bilgisayarla doldurulmuş olabileceğini, sabıka kaydından da anlaşılacağı üzere davalının geçimini ağır ekonomik suçlardan elde ettiğini, işi ve malvarlığı olmayan birinin müvekkiline 855.000 USD vermesinin akıl ve mantıkla bağdaşmadığını, bu kadar yüksek bir miktarın elden verilmesinin hayatın olağan akışına aykırılık taşıdığını, taraflar arasında hiçbir ticari ilişkinin bulunmadığını, senet üzerinde “nakten ahzolunduğu” ibaresi varken davalının soruşturmada senet metnini tadil ettiğini, ispat yükünün davalı üzerinde bulunduğunu ileri sürerek İstanbul 28. İcra Müdürlüğünün 2012/12191 Esas sayılı dosyası ile yapılan takibin iptalini, müvekkilinin anılan icra dosyası ve senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini, ödenen bedellerin istirdadını, kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, nakten kaydı içeren, TTK’daki tüm şartları taşıyan kambiyo senedinin bedelinin ödendiğinin davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi kararı ile senedin kambiyo senedi ve imzanın da davacıya ait olduğunun belirlendiğini, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu, dava dilekçesindeki iddiaların soyut ve farazi olmaktan öteye gidemediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, belgenin bononun geçerli unsurlarını ihtiva ettiği, ibraz edilen teknik bilirkişi raporlarından takibe konu bonodaki isim yazısı ve imzanın davacının eli ürünü olduğu kanaatine varıldığı, “hata, hile” olgusunun ispatı yönünde tanık deliline dayanmak ispat kuralları açısından mümkün ise de somut olayda tanık listesinin yasal süresinden sonra dosyaya sunulmuş olması karşısında davalı tarafın tanık dinletme talebine muvafakatinin olmaması nedeni ile davacının tanık dinletme talebinin kabul edilmediği, bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükünün kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğu, davaya konu bono metninde “nakten” verildiğine yönelik bir açıklama yer aldığı, ceza soruşturması esnasında davalının senet metnini talil edecek bir beyanda bulunmadığı, davacının bedelsizlik iddiasını yazılı delil ile ispatlayamadığı, yemin teklifinin dahili davalılar tarafından kabul edilerek edâ edildiği gerekçesiyle davanın reddine, 301.746,06-TL kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, yargılama sırasında imza incelemesi yönünden birçok kez rapor alındığı, en son İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Belge İnceleme birimince düzenlenen raporun usul ve fenne uygun olduğu, söz konusu raporun içeriğinden senedin imza taşımak suretiyle değil tek seferde oluşturulduğu, davalının, dava konusu senetle ilgili olarak ceza soruşturması sırasında verdiği ifadelerinin, senedin ihdas sebebinin talil niteliğinde bulunmadığı, taraflar yakın akraba olmakla beraber aralarındaki hukuki ilişki senede bağlandığından artık tanık dinlenmesinin mümkün görülmediği, sadece senedin keşidesi ile ilgili olarak hile, tehdit veya cebir iddiaları varsa bununla ilgili olarak tanık dinlenebileceği, davacı tarafça tanık listesi süresinde verilmediğinden mahkemenin bu konudaki gerekçesi yerinde olduğu, davalı mirasçıların yemin beyanlarının içeriği dikkate alındığında, davacı vekilinin yemine yönelik istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, davalı vekilinin 23.10.2014 tarihli cevap dilekçesinin sonuç ve istem kısmında %20 oranında tazminat talep ettiği, ayrıca senedin taraflar arasında düzenlendiği, bir başka ifadeyle senedin düzenleyenin davacı, lehtarın ise davalı ... olduğu gözetildiğinde tazminat şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, yargılama sırasında vefat eden davalı ...’ye eşi olan ... mirasçı olduğu halde karar başlıklarında vefat edenin annesi ...’nin kimlik bilgilerine yer verilmesinin mahallinde her zaman düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 36,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 16/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, keşidecisi davacı, lehdarı davalılar murisi ..., tanzim tarihi 05.03.2012, vade tarihi 20.04.2012, bedeli 855.000,00 USD olan bono nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
1-Dava konusu bono İcra Hukuk Mahkemesi, Asliye Ceza Mahkemesi ve eldeki dosyada açılan davalara konu edilmiş olup, bonodaki isim ve imzanın davacıya ait olup olmadığı, bono metninin boş imzalı belgeye başka yerden taşınıp taşınmadığı hususlarında düzenlenen ve dosyaya ibraz edilen muhtelif raporlar arasında çelişki bulunmaktadır.
15.07.2018 tarih ve 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 16/2 maddesinde, Fizik İhtisas Dairesi ve Trafik İhtisas Dairesinin raporlarının Adli Tıp Üst Kurullarında incelemeye alınamayacağı, bu Dairelerden birinin verdiği raporlar ile diğer bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle talep edilmesi üzerine raporların ilgili ihtisas Dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince inceleneceği ve kesin olarak karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
Bu durumda dosyadaki Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas dairesi ile diğer kurum, kuruluş ve kişilerden alınan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, uyuşmazlığın kesin bir sonuca bağlanması için Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş uzmanlar kurulundan rapor alınmak üzere kararın bozulması gerekirken yazılı gerekçe ile sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda onanmasına karar verilmesi isabetli olmamıştır.
2-Diğer taraftan İlk Derece Mahkemesince davanın reddi ile 103.061,55 TL nisbi karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline karar verilmiş olup, 492 sayılı Harçlar Yasası'na ekli 1 sayılı tarifenin III-2/a maddesinde davanın reddi halinde maktu harç alınacağı düzenlendiğinden İlk Derece Mahkemesince nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacının istinaf kanun yolu başvurusunun reddi ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.
KARŞI OY
Dava, takip dayanağı senetten dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olup ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, BAM Hukuk Dairesince ise davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Somut olayda, davacı boş kağıda atılan imzanın senede dönüştürüldüğünü gerçekte borçlu olmadığını ileri sürmüş, davalı ise savunmasında bu iddianın aksine takip dayanağı senedin tanzim edilmiş şekilde yani senet olarak verildiğini ileri sürmüştür. Dosya içerisinde mevcut T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesince düzenlenen 23.06.2016 tarih ve 27695533-101.02-2016/36164/3822-2898 sayılı Raporun 6.3 üncü maddesinde, “İnceleme konusu senedin mutat senetlerden olmadığı, inceleme konusu belgede, imza ve isim yazısının belge içeriğindeki yazılara ve belge bölümüne konumunun mutat yerleşimde bulunmadığı, söz konusu belge metin kısmının; başlangıcı, harf boyutları, satır aralıkları ve içeriği boşluklar dikkate alındığında belgede mevcut isim yazısı ve imzaya yaklaşma gayretiyle yazılmış olduğu, ayrıca inceleme konusu imzanın alt kısmında imzanın devamında bulunan gramalar ile biçimsel benzerlik gösteren grama fulaj izleri görüldüğü, bu izlerin müteselsilen imzalanmış belgelere ait olabileceği de dikkate alındığında söz konusu senedin kuvvetle muhtemel isim yazısı ve imzadan faydalanılarak tanzim edilmiş olduğu…” şeklindeki tespit ve açıklamalarda davacının iddiasını doğrulamaktadır. Bu bilimsel tespit ve açıklamalar karşısında senedi tanzim edilmiş bir şekilde altığı yönünde savunmada bulunan davalı alacaklının aksini ispat yükü altında olduğunun düşünülmemesi doğru olmamıştır.
Diğer taraftan davalı tarafından davacıya gönderildiği iddia edilen ve davacı tarafından dosyaya ibraz edilen el yazısı ile yazılmış mektupta belirtilen ilişki kapsamındaki parasal miktar ile senet bedeli arasında da açık mubayenetlik bulunmaktadır. Söz konusu mektubu davalı alacaklı ibraz edip delil olarak dayanmış olduğundan, davalının dayandığı bu delil ve senet bedeli arasında açık mubayenetlik bulunduğu hususunun da değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.