9. Hukuk Dairesi 2015/1188 E. , 2015/18711 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti,ücret alacağı, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş davalı avukatı tarafından duruşma talep edilmiş ise de; HUMK.nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçisinde özetle; müvekkili davacı işçinin 17.10.2011-14.7.2013 tarihleri arasında aylık net 1.825 Amerikan Doları ücretle yükleyici operatörü olarak çalıştığını, üç öğün yemek ve barınma yardımının sağlandığını, davacının gerçek ücretinin bordrolara yansıtılmadığını, iş akdinin davalı işverenlikçe haksız ve bildirimsiz feshedildiğini, fazla mesai yapmasına, hafta tatilleri ile ulusal bayram genel tatillerde çalışmasına rağmen karşılığı olan ücretlerin ödenmediğini, son 25 günlük ücretin ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ücretlerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kendi işçileri olmadığını, haksız açılan davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32’nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37’nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8’inci ve 37’nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir.
Somut olayda davacı aylık net 1.800 Amerikan Doları ücretle yükleyici operatörü olarak çalıştığını, üç öğün yemek ve barınma yardımının sağlandığını iddia etmiş, davalı ise davacının ücretinin bordrolarda gösterildiğini, ihtirazi kayıtsız imzalanan bordroların esas alınması gerekeceğini savunmuştur.
Davacıya ait hesap pusulalarının incelenmesinden normal mesai, fazla mesai ve hafta tatili ve resmi tatil ile bayram ücreti adı altında tahakkuk ettirilen tüm işçilik kalemlerinin toplamının davacının ücreti 1.600 dolara karşılık geldiği, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı işverenliğin her aynı miktarlarda tahakkuk yaparak davacının ücretini 1.600 dolara karşılık getirdiği, hesap pusulalarında belirtilen ödemelerin gerçekte fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil ücreti ödemesi olmadığı, bu sebeple bu alacakların davacıya ödendiğinden söz edilemeyeceği, bordroların bu hali ile gerçeği yansıtmadıkları, davacı tanıklarının beyanları da dikkate alındığında davacının gerçek ücretinin iddia ettiği gibi net 1.825 Amerikan Doları olduğu kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
3- Bir üst bentte de belirlendiği üzere bordrolarla tahakkuk ettirilen fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinin gerçeği yansıtmadıkları nazara alınarak fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının da dosyadaki tanık beyanları dikkate alınarak belirlenerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
4- Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12/1 maddesine göre davacı lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin 1.500 TL’den az olamayacağı gözetilmeden eksik vekâlet ücretine hükmedilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 25.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.