3. Hukuk Dairesi 2012/22555 E. , 2013/736 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE ... MAHKEMESİ
.
Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak ....000 TL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde; tarafların mirasbırakanı olan Hüseyin Kıbrıs’ın ....01.2011 tarihinde öldüğünü, yasal mirasçısı olan müvekkilinin terekeye tabi mallar olan yararlanma isteğini davalılara ihtar ettiğini, ancak terekeye tabi bulunan malları kullanan davalıların bu isteğe bir cevap vermediklerini ileri sürerek; ....000 TL ecrimisilin davalılardan, ....000 TL ecrimisilin ise davalı ...’tan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekili, mirasbırakanın ....08.2006 tarihli tanıma senedi ile davacıyı tanıyarak nüfusuna kaydettirdiğini, mirasbırakanın ölümünden sonra tanıma senedinin iptali istemiyle dava açtıklarını savunarak; bu davanın bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.
Mahkemece, davacının mirasbırakan tarafından tanınması işlemine karşı açılan davanın derdest olduğu, dolayısı ile taraflar arasındaki mirasçılık meselesinin halen çözüme kavuşmadığı, bu bağlamda mirasbırakanın mirasçıları olduğu konusunda herhangi bir kuşku ve tereddüt bulunmayan davalılarca terekeye dahil olan dava konusu taşınmazların tasarruf edilmesinin herhangi bir haksız eylem veya kötüniyetten kaynaklanmadığı, bu aşamada miras payı dava konusu olan davacının miras payına ilişkin ecrimisil talebinin haklı ve hukuka uygun olmadığı, taraflar arasındaki mirasçılık sorunu çözüldükten sonra talepte bulunulmasının mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen
kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olma sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) ise, kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet).
Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir subjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı olma sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi ... sorunudur.
Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez, sıfat (husumet) yokluğundan davanın reddine karar verir. Bu karar, davanın esasına ilişkin bir karardır. Bu nedenle hâkim, kendisine sunulan malzemeden bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse bunu kendiliğinden (re"sen) gözetir (Prof......, ... Muhakemeleri Usulü, ...... ).
Somut olayda; davacı ile mirasbırakan arasındaki soybağı, tanıma beyanı ile kurulmuş (TMK. md. 282/...) olup, bu bağın iptali için davalılar tarafından açılmış olan davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, halen mirasbırakanın altsoyu olması nedeniyle onun terekesinde hak sahibi olan davacının, davada davacı olma sıfatının bulunduğu gözetilerek, tanıma beyanının dolayısıyla soybağının iptali için açılmış bulunan davanın bekletici mesele yapılması ve ortaya çıkacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Kaldı ki, 25...1938 günlü ve 1937/29 E. 1938/... K. sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca, ecrimisil davaları beş yıllık zaman aşımına tabidir. Bu nedenle, davacının mirasçılık sorununun çözülmesinden sonra dava açabileceğinin kabulüne ilişkin gerekçe, onun zamanaşımı def’i ile karşılaşması sonucunu da beraberinde getireceğinden, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, ....01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.