Esas No: 2020/10633
Karar No: 2022/8668
Karar Tarihi: 30.06.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/10633 Esas 2022/8668 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/10633 E. , 2022/8668 K."İçtihat Metni"
Mahkeme : NAZİLLİ 2. Ağır Ceza Mahkemesi
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A- Sanık ... hakkında kenevir ekme suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
28/06/2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce 2313 sayılı Kanun'un 23/5. maddesinin bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezasını öngördüğü, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile ikili bir ayrıma gidilerek münhasıran kendi kullanımı için ihtiyaç duyduğu esrarı elde etmek amacıyla kenevir ekiminin düzenlendiği ve bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasının öngörüldüğü, dosya kapsamına göre sanığın ikametinde 15 kök dikili halde kenevir bitkisi ele geçirildiği, ele geçen kök sayısı ve elde edilen kenevirlerin kriminal inceleme sırasında çürümüş halde olması nedeniyle THC etken maddesi içerdiğinin tespit edilmesine rağmen elde edilebilecek esrar miktarının tespit edilememiş olması hususları nazara alındığında; sanığın sabit olan fiilinin 6545 sayılı Kanun ile değişik 2313 sayılı Kanun'un 23/5-2. cümlede
düzenlenen münhasıran kendi kullanımı için ihtiyaç duyduğu esrarı elde etmek amacıyla kenevir ekme suçunu oluşturduğu, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki ve sonraki düzenlemelerde yer alan hapis cezalarının alt ve üst sınırları gözetildiğinde sanık lehine düzenlemenin de 6545 sayılı Kanun ile değişik 2313 sayılı Kanun'un 23/5. maddesinin 2. cümlesi olduğu halde mahkemenin 6545 sayılı Kanun ile değişik 2313 sayılı Kanun'un 23/5. maddesinin uygulanması halinde sanığın 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılması gerektiği ve bu nedenle 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki düzenlemenin sanığın lehine olduğu gerekçesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, tebliğnamede bu konuda düzeltilerek onama istenmişse de; sonuç uygulama açısından bir değişiklik olmayacağından belirtilen şekilde eleştiri ile yetinilmiştir.
TCK'nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak; hükümden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ve 7242 sayılı Kanun'un 10. maddesinde yapılan değişikliklerin, infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilmiştir.
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile eleştiri dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
B- Sanık ... hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK'nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir" şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz" şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "...basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; "mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251.
maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2- Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin, olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından; sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararlarının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği aynı nitelikteki başka bir suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet kararı verilmiş ise, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”,
b) Sanık hakkında, bu suç tarihinden önce, aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, daha önceki tarihlerde işlediği aynı suçtan dolayı verilmiş olan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararları ve önceki hükümlülükleri dikkate alınmaksızın, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası çerçevesinde suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Yasa ile değişik TCK’nın 191. maddesine göre ceza takdir edilip “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,
Karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
3- Kabule göre; hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
C- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
1- CMK'nın 217. maddesine göre duruşmada tartışılmayan delil hükme esas alınamayacağından; iletişim tespit tutanaklarının dosya içerisinde bulunmadığı ve sanıkların telefon konuşmalarına ilişkin iletişim tespiti tutanaklarının duruşmada okunup beyanlarının alınmadığı anlaşılmakla, Nazilli Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanetinin 2014/434 sırasında bulunan söz konusu iletişim tespit tutanaklarının getirtilerek duruşmada okunup diyeceklerinin sorulması, sanıkların telefon konuşmalarına ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarını kabul etmemeleri durumunda, ses örnekleri aldırılarak, ses kayıtlarının sanıklara ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesine veya uzman bir kurum ya da kuruluşa ses analizi yaptırılarak rapor alınması, ses kayıtlarının sanıklara ait olduğunun belirlenmesi halinde, telefon konuşmalarının somut olay ve olgularla örtüşüp örtüşmediğinin ayrı ayrı irdelenip değerlendirilerek, sonucuna göre tüm sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2- Kabule göre; hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanıkların durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ile sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükümlerin BOZULMASINA,
30/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.