Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/14151
Karar No: 2020/413
Karar Tarihi: 23.01.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/14151 Esas 2020/413 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/14151 E.  ,  2020/413 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVALILAR : ... V.D.
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.01.2020 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... ve vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-

    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, babalarından intikal eden 15 parça taşınmazdaki paylarının davalılardan kardeşi olan ..."a verilen vekaletname ile ilk önce yine kardeşi olan diğer davalı ..."a temlik edildiğini, davalı ..."ın da daha sonra söz konusu taşınmaz paylarını davalı ...’a devrettiğini, kendisine hiçbir bedel ödenmediğini, vekaletnamenin satış amacıyla verilmediğini, satış işleminin geçersiz olduğunu, davalının bedelsiz olarak taşınmazları hileli bir şekilde edindiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların satışının iptal edilerek adına tescilini istemiştir.
    Davalılar, murislerinden intikal eden taşınmazları kardeşleri ile birlikte yaklaşık 10 yıl önce taksim ettiklerini, dava konusu taşınmazların evveliyatı incelendiğinde her bir kardeşin taşınmazlarda 1/8 er paya sahip olduğunun görüleceğini, aralarında yaptıkları sözlü anlaşma gereğince davacının taksim neticesinde kendisine isabet eden taşınmazları satarak miras payını bu şekilde alacağı hususunun kararlaştırıldığını ve davacı ile dava dışı mirasçı kardeşlerin taksim neticesinde kendilerine bırakılan taşınmazları dava dışı üçüncü kişiye satarak bedellerini aldıklarını, davacının bu şekilde payını almasından sonra Ankara 8.Noterliğinin 14.06.2006 tarih ve 5999 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava konusu taşınmazlardaki payların satışı için (davalı ... adına devredilmesini kararlaştırdıkları için) davalı ...’a yetki verdiğini, davalı ...’un hem alıcı hem satıcı olamaması nedeniyle öncelikle taşınmaz paylarının diğer davalı ...’e devredildiğini, daha sonra tekrar ... üzerine devir işlemlerinin yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.


    Mahkemece, iddianın sübut bulduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu 2594- 3071- 3455- 3621- 3852- 4233- 4847- 5184- 5191- 5194- 5195- 5360- 1500- 4108 parsel sayılı taşınmazlarda 1/8, diğer 5876 parsel sayılı taşınmazda ise 3/32 paya (27.08.2002 tarihli intikal işlemi ile) sahip olan davacının, ... 8.Noterliğinin 14.06.2006 tarih ve ... yevmiye numaralı vekaletnemesi ile davalılardan ...’ı vekil olarak tayin ettiği, davalı ...’un vekaletnamedeki satış yetkisine dayanarak davacı adına kayıtlı dava konusu taşınmazlardaki paylarını 27.08.2013 tarihli satış işlemi ile diğer davalı ...’a devrettiği, davalı ... tarafından ise 02.09.2013 tarihli satış işlemi ile taşınmazların tekrar davalı ...’a temlik edildiği, aynı resmi senette davalı ...’in kendisine ait payları da davalı ...’a devrettiği, yine davalı ...’un çeşitli tarihlerde diğer mirasçıların paylarını da satın aldığı, mirasçılardan sadece ...’in ...’a payını temlik etmediği, davalıların murisleri İsmet’ten kendilerine intikal eden dava dışı 5084 ve 3160 parsel sayılı taşınmazların dava dışı üçüncü kişilere satıldığını, o satışlardan elde edilen tüm paranın davacı ... tarafından alındığını, buna karşılık muristen intikal eden diğer taşınmazlardaki miras haklarından feragat ettiğini, bu nedenle dava konusu taşınmazların devrini gerçekleştirdiğini savundukları, gerçekten dosya kapsamında yer alan tapu kayıtlarından dava dışı 5084 ve 3160 parsel sayılı taşınmazların tarafların mirasbırakanı İsmet’ten mirasçılarına intikal ettiği ve 8.9.2005 tarihli satış işlemi ile Mehmet hariç diğer mirasçıların paylarını dava dışı kişilere sattıkları anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
    Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.




    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince, tanık olarak dinlenen davacının eşi ve çocukları davacının iddiasını doğrulamışlar, davalı tanığı olarak dinlenen tarafların kardeşleri Dudu,Ömer ve Gülşen ise daha önce üçüncü kişilere satılan 5084 ve 3160 parsel sayılı taşınmazların bedelinin davacı tarafından alındığını, buna karşılık mirasbırakandan kalan diğer taşınmazlardaki miras haklarından feragat ettiğini, dava konusu temliklerin ise bu nedenle yapıldığını ifade etmişlerdir. Bu durumda taraflara aynı yakınlıktaki tanıkların ifadelerine itibar edilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
    Toplanan deliller yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temliklerin iradi olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanılması hususunun söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi