1. Hukuk Dairesi 2016/14675 E. , 2020/453 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde, davalılar vekili tarafından süresi geçtikten sonra katılma yoluyla temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, birleştirilen dava ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı bedel isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakan babası ...’in 2339 ada 1 parsel taşınmazını davalı oğulları ..,..,..,...,ve bir kısım davalıların murisi olan ölü oğlu ...’a eşit paylarla satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, temlik tarihinde 81 yaşında olan mirasbırakının nörolojik tedavi gördüğünü ve ilaç kullandığını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmadığı takdirde tespit edilecek bedelin davalılardan tahsilini istemiş; birleşen davasında ise mirasbırakanın 2340 ada 10 ve 19 parsel taşınmazlarını da davalı oğullarına satış suretiyle temlik ettiğini, sonrasında anılan taşınmazların davalılar tarafından dava dışı 3. kişilere devredildiğini, işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tespit edilecek rayiç bedelinin miras payı oranında davalılardan tahsilini istemiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar, iddiaların doğru olmadığını, işlem tarihinde mirasbırakanın akıl sağlığının yerinde olduğunu, mirasbırakanın davacı ve dava dışı diğer mirasçı kız kardeşleri ...’ye de taşınmaz verdiğini, mirasbırakanın gerçek iradesinin malvarlığını mirasçıları arasında paylaştırmak olduğunu, mal kaçırma amacının bulunmadığını, davacının kendisine verilen daireyi satıp parasını harcadığı için şimdi kötüniyetli olarak dava açtığını, belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Feri Müdahil ..İnşaat San. Tic. Ltd. Şti, dava konusu 2340 ada 19 parsel sayılı taşınmazın bedeli karşılığında tapu kaydına güvenerek satın alındığını ve taşınmaz üzerine bina yapıldığını, iyiniyetli olduklarını belirterek müdahillik talebinin kabulüne karar verilmesini ve taşınmazdaki tedbirin kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece, temlik tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu, ehliyetsizlik iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin 12.05.2016 tarihinde davalılar vekiline tebliğ edildiği, davalılar vekilinin katılma yoluyla temyiz dilekçesini 25.05.2016 tarihinde verdiği, bu durumda katılma yoluyla temyiz talebinin süresinde yapılmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 433/2 maddesi ve 01.06.1990 tarih 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süreden Reddine.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1924 doğumlu mirasbırakan ...’in 06.07.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızı ...ile davalı oğulları ..,..,...,...,...ve murisin ölü oğlu ...’tan olma davalı torunları ..,..,...,..,..,.., ve davalı gelini ... ile dava dışı kızı ...’nin kaldıkları, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu 2339 ada 1, 2340 ada 10 ve 19 parsel sayılı taşınmazlarının tamamını 18.11.2005 tarihinde 1/6’şar eşit paylarla davalı oğulları ...,...,...,...,....,....ve bir kısım davalıların murisi olan ölü oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesi içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada, ehliyetsizlik iddiası yanında muris muvazaası hukuksal nedenine de dayanılmış olup, ne var ki mahkemece muris muvazaası yönünden herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamış, yalnızca ehliyetsizlik iddiası yönünden inceleme yapılarak sonuca gidilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, muris muvazaası iddiası yönünden işin esasına girilerek, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin açıklığa kavuşturulması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, aşağıda yazılı 25.20.TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 03.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.