10. Hukuk Dairesi 2015/16664 E. , 2016/662 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonrasında ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne, Davacılar murisi E...D..."ın davalılar E... İnşaat ve Asansör San. Tic. A.Ş., C... Asansör İmalat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti., S... Asansör Aluminyum ve Makina Tic. Ltd. Şti., dahili davalılar ... ve ..."ın murisi H...D..."a ait işyerinde iş sözleşmesine dayalı olarak asgari ücret esas olacak şekilde çalıştığının, davacının; 1997 yılından 360 gün, 1998 yılından 360 gün, 1999 yılından 360 gün, 2000 yılından 360 gün, 2001 yılından 360 gün, 2002 yılından 360 gün,2003 yılından 360 gün, 2004 yılından 184 gün bildirilmeyen prim ödeme gün sayısının bulunduğunun tespitine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum ve davalılardan H... D... avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde "Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir", hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgilidir.
Davaya konu somut olayda ise davacının 6 farklı işveren aleyhine açtığı bu davada mahkemece verilen kararda belirlenen sürelerin hangi işverene ait hangi işyerinde geçtiğine dair herhangi bir tespit yapılmaksızın, hükmün infazını de engelleyecek şekilde herhangi bir işveren belirtmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
2-Eldeki davada, mahkemece verilen ilk hüküm Dairemizin 14.01.2013 günlü ve .../...E. .../... K. sayılı ilamı ile davacının çalışma iddiasının gerçekliği bakımından davalılar arasında öncelikle talebe konu dönemde davacı adına bildirim yapılan dava dışı başka bir şirket nedeniyle bu şirketin davaya dahili, sonrasında ise davacının çalışma iddiası bakımından davalılar arasında ne tür bir ilişkinin bulunduğunun belirlenmesi bakımından işyeri devri ve organik bağın bulunup bulunmadığının tespiti ile çalışma iddiası bakımından bordrolu tanıkların tespiti ile beyanlarının alınmak üzere araştırma yapılması gerektiğine işaret edilerek dairemizce bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada da bozmaya uyulmuş ise de bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün olmayıp, öncelikle ilk kararda davacı lehine verilen toplamda 2221 günlük süreye ilişkin verilen kararın davacı avukatı tarafından temyiz edilmediği, ilk kararın sadece davalı kurum avukatınca temyiz edildiği dikkate alınarak temyiz etmeyenler yönünden usuli kazanılmış hakkın oluştuğu dikkate alınmaksızın karar verilmesi isabetsiz olup, davacılar bakımından 01.03.2003 tarihinden sonraki dönem hakkında yeniden kabul kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki mahkemece bozmadan sonra yapılacak araştırma ile bozma sonrası davaya dahil edilen C... Asansör İmalat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. bakımından yapılacak araştırma ile C... Asansör İmalat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti nezdinde davacılar murisinin çalışmalarının, 01.03.2003 tarihinden sonra geçtiğinin belirlenmesi halinde usuli kazanılmış hak durumunun oluşmayacağı dikkate alınmalıdır.
Diğer taraftan daha önceki bozma ilamımızda da belirtildiği üzere davalılar arasında şirket ortaklığı veya işyeri devri işleminin bulunup bulunmadığı hususları mahkemece yeterince araştırılmamış, davacılar murisinin hizmetleri nedeniyle davalı Kurumca davalı şirketler hakkında herhangi bir inceleme yapılıp yapılmadığı hususu irdelenmeksizin, davacılar murisinin hizmet döküm cetvelinde yer alan 10.02.2004-01.06.2004 tarihleri arasında bildirim yapıldığı anlaşılan Y... Çelik Disk Tarım Manikaları San. AŞ. adına tescilli ... sayılı işyerinin adresinin davacının çalışmalarının geçtiği adres ile aynı olup olmadığı ve diğer davalılarla arasında ne tür bir ilişkinin bulunduğu, tüm davalılar bakımından adlarına tescil edilen işyerlerinin adreslerinin aynı olup olmadıkları aynı ise kapsam tarihlerinin çakışıp çakışmadığı, çakışıyor ise hangi davalı bakımından işyerlerinin işletildiği, şayet işyerlerinin davalı şirketler arasında devri söz konusu ise hangi tarihler itibari ile devri işlemlerinin gerçekleştiği ayrı ayrı ve infazı kabil şekilde belirlenmeksizin verilen kararın yeterli araştırmaya dayalı olarak verildiğinden bahsedilmesi olanaksızdır.
3-506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Yukarıda sayılan belgelerin ve bu kapsamda işe giriş bildirgesinin süresi içerisinde kuruma verilmesinden önceki döneme ilişkin dönemler hak düşürücü süreye tabi olur ise de, sonraki süreler bakımından hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 - 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını yada kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.
Eldeki davada da, davacılar murislerinin hizmet döküm cetvelindeki 10.02.2004-01.06.2004 tarihleri arasında bildirim yapıldığı anlaşılan Y...Çelik Disk Tarım Manikaları San. AŞ. ile davalı diğer şirketler arasında organik bağın varlığı geçerli ve usulünce ispatlanamadığı takdirde hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği ve kesintili çalışmanın varlığının yeterinde araştırılmaması da hukuka aykırı olup, bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden tarafların avukatlarının bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılar ... ve ..."a iadesine, 25.01.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.