10. Hukuk Dairesi 2014/21291 E. , 2016/679 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 16.11.2005 tarihinde meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya yapılan masraflar ile bağlanan sürekli iş göremezlik geliri nedeniyle oluşan Kurum zararının davalıdan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Anayasa Mahkemesinin 23.11.2006 tarihli ve E:2003/10 K:2006/106 sayılı Kararı ile bu fıkrada geçen “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca işverene ödettirilir.…İş kazası veya meslek hastalığı, 3. bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” düzenlemesine göre; davaya konu iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığı sorumludur.
Kusur raporlarının, 506 sayılı Yasanın 26., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları
mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Eldeki davada da, mahkemece kesinleşmesi halinde güçlü delil olan ancak davacı kurumun taraf olmadığı için bağlayıcılığı olmayan tazminat davasında alınan kusur raporuna göre, davaya konu tüm değerlerin %90 karşılıklarına hükmedildiği anlaşılmakta ise de; kesinleşen tazminat davasında %70 işveren kusuru ile birlikte dava dışı olup da iş kazasına konu olan asansör bakımlarını yapmaması nedeniyle %20 kusur verilen Fikret Dabakoğlu hakkında dava açılmadığı, diğer taraftan mahkemece aldırılan kusur raporları arasında da sigortalıya verilen kusur oranları bakımından bariz çelişkiyi gidermeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece dava konusu olayla ilgili olarak dava dışı ...hakkında açılmış bir ceza davasının olduğu anlaşılmakta olup, ceza mahkemesindeki yargılamanın sonucunun araştırılması ve sonucuna göre bu kişiler hakkında cezalandırma kararı verilmiş ise, bu kişilerin de olayın meydana gelmesinde kusurunu irdeleyecek şekilde yeniden bir kusur raporu aldırılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, öncelikle ceza davası içeriği irdelenmek suretiyle iş kazasının meydana geldiği iş kolunda ve iş güvenliğinde uzman bilirkişi kurulundan, oluşa ve hukuka uygun şekilde çelişkiyi gideren bir kusur raporu aldırılmalı ve kurum alacağı bu kapsamda yeniden belirlenmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25.01.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.