Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/2450
Karar No: 2015/3659

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/2450 Esas 2015/3659 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/2450 E.  ,  2015/3659 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 20.05.2014 günlü hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.04.2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar vekili Av. ... ve davalı vekili Av. ... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;

    Davacılar 14.07.2008 havale tarihli dilekçe ile, maliki oldukları 102 ada 13 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 102 ada 10 parselin 55,18 m²"lik bölümünün kıyıda kaldığından bahisle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğinden, tazminat isteminde bulunmuşlardır.
    Davalı , davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
    Dairece 30.12.2011 gün ve 2011/9396-14150 sayılı bozma kararında özetle; “...taşınmaz malikleri yönünden zapt Ardeşen Kadastro Mahkemesinin derecattan geçerek 16.02.2006 tarihinde kesinleşen 2002/6 E. - 2004/26 K. sayılı kararı ile gerçekleştiğine göre eldeki davanın açıldığı tarih gözetildiğinde davanın kanunî süre içinde açıldığından, işin esasına girilerek karar verilmesi...” gereğine değinilmiştir.
    Davacı ... 12.05.2008 havale tarihli dilekçe ile de, maliki olduğu 102 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 72,53 m²"lik bölümünün kıyıda kaldığından bahisle Kadastro Mahkemesi"nin 2002/6 E. - 2004/26 K. sayılı kararı ile bedelsiz olarak tapusunun iptaline karar verildiğinden, tazminat isteminde bulunmuştur.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
    Dairece 08.11.2012 gün ve 2012/8567-12518 sayılı bozma kararında özetle; “...mahkemece, çekişmeli taşınmazın değerinin belirlenmesi bağlamında yapılan soruşturma ve değerlendirmenin hüküm vermeye yeterli olduğunun söylenemeyeceği, davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken; cins ve nev"i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir; arsa ise emsal satışlara göre olması gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiyatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin gözönüne alınmasında zorunluluk bulunduğu...” gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece, ayrı ayrı açılan davalara ilişkin verilen bozma kararlarına uyulduktan sonra, davalar birleştirilmiş ve davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
    TMK"nın 917. maddesinde (4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi) zikrolunan tapu sicillerinden eski ve yeni bütün siciller kast olunur (15.03.1944 tarih ve 1943/13-8 sayılı YİBK).

    Mülkiyet hakkı Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan kanunlarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Kanun ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
    ... ,... davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, ... davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 no’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğününün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
    Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
    Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka değişle, kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK"nın 1007. maddesi kapsamındadır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E., 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E., 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E., 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

    ...un Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
    Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
    Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacılar vekili tarafından 06.04.1976 tarih 1 sıra ve 23.11.1965 tarih 11 sıra sayılı tapu kayıtlarının, genel arazi kadastrosu sırasında sırasıyla 102 ada 10 ve 102 ada 7 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gördükleri, ancak Kadastro Mahkemesi"nin 2002/6 E 2004/26 K sayılı kararı uyarınca revizyon gördükleri parsellerin bir bölümünün iptal edilmesi nedeniyle tazminat isteminde bulunulduğuna göre, davacının TMK 1007. maddesi uyarınca tazminat isteminde bulunduğu tapu kayıtlarının, kadastro tesbitlerine dayanak alındığı 06.04.1976 tarih 1 sıra ve 23.11.1965 tarih 11 sıra sayılı tapu kayıtları olduğu, bu tapu kayıtlarından 06.04.1976 tarih 1 sıra sayılı tapu kaydının 332 m² yüzölçümlü olup, kadastro sırasında 102 ada 9 ve 10 parsel sayılı sırasıyla 142,68 m² ve 188,36 m² yüzölçümlü parsellere uygulandığı, bu parsellerden 102 ada 10 parselin 55,18 m² bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından iptal edildiği, daha sonra 102 ada 9 ve 10 sayılı parseller birleştirilerek 276 m² yüzölçümlü 102 ada 13 parselin oluştuğu, davacının eski tapu kaydından kaynaklanan zararının 55,18 m² olduğu, yine 23.11.1965 tarih ve 11 sıra sayılı tapu kaydının 275 m² yüzölçümlü olup, kadastro sırasında 102 ada 7 parselde 281,41 m² yüzölçümüyle revizyon gördüğü, 72,53 m²"sine ilişkin iptal kararından sonra yüzölçümünün 209 m² olarak tescil edildiği, dayanak alınan tapu kaydı gayrisabit hudutlu olduğundan miktarı ile geçerli bulunduğu, miktarından daha fazla olarak revizyon gördüğü, miktar fazlası kısmın kadastro tesbitinin iptal edilmesi nedeniyle TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir zararın oluşmadığı, dayanak alınan tapu kaydı nedeniyle oluşan zararın miktar fazlası kısmın düşülmesinden sonra kalan 66 m² yüzölçümlü bölüm yönünden oluştuğu, değerlendirme tarihinin de kadastro mahkemesinin kesinleştiği 16.02.2006 tarihi olduğu, bu tarih itibariyle tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konunun, dayanak tapu kaydının uygulandığı gayrimenkullerin niteliklerinin ve değerlerinin hesaplanması olup, arazi (tarım arazisi) niteliğindeki taşınmazlarda net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlarda ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirleneceğinden, değerlendirme tarihi itibariyle ilgili idarelerden taşınmazın imar planında olup olmadığı, varsa konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları araştırılmalı, değerlendirme tarihinden önceki yakın ve benzer yüzölçümlü taşınmazların satışlarına ilişkin olarak taraflara emsal sunma olanağı sağlanmalı, gerekirse re"sen emsal araştırılmalı, bundan sonra konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yeniden yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tesbiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi, taşınmazlardan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği, üzerinde bir bina var ise, resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle davacını gerçek zararının belirlenmesi gereklidir.

    Tapusu iptal edilen taşınmazın arsa niteliğinde olmadığı saptandığı takdirde ise, bu niteliği ve sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri değerlendirme tarihi itibariyle ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek ve bu verilere uygun biçimde değerlendirme yapılmak suretiyle değeri hesaplanmalı, oluşacak sonuca göre de birleştirilen her dava yönünden davada haklı çıkan ve kendini avukat ile temsil ettiren taraf yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi avukatlık ücretine takdir edilmelidir.
    Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, yetersiz inceleme, keşif ve bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.00.- TL vekâlet ücretinin taraflara karşılıklı olarak verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 388/4. (HMK"nın m. 297/ç) ve HUMK"nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde idesine 05/05/2015 günü oy birliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi