Esas No: 2022/4432
Karar No: 2022/4484
Karar Tarihi: 06.06.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/4432 Esas 2022/4484 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/4432 E. , 2022/4484 K."İçtihat Metni"
B O Z M A Ü Z E R İ N E
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2020/573 E., 2021/80 K.
SUÇ : Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Suça sürüklenen çocuk hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Polatlı Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.07.2008 tarihli ve 2007/222 Esas, 2008/461 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı hükmün son cümlesi, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmolunan cezanın, aynı Kanun'un 51 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ertelenmesine ve aynı Kanun'un 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay süreyle denetime tabi tutulmasına karar verilmiştir.
2. Polatlı Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.07.2008 tarihli ve 2007/222 Esas, 2008/461 Karar sayılı kararının, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 08.06.2011 tarihli ve 2008/24086 Esas, 2011/7956 Karar sayılı ilâmıyla;
"i) Sanıkla mağdurlar arasında meydana gelen ve mağdurların doktor raporunda belirtildiği şekilde yaralandığı olayda ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı tesbite çalışılarak, sonucuna göre sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışmasız bırakılması,
ii) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması korumuna ilişkin uygulama esasları ve koşullarının belirlendiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarih, 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı kararında belirtildiği üzere mağdurlarda meydana gelen maddi zarar, kanaat verici ve basit bir araştırma ile saptanıp sanıktan tespit edilen bu zararı giderip gidermeyeceği sorulup, diğer koşullarında mevcudiyeti halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili olarak bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen eksiklikler yerine getirilmeden ve denetime imkan verecek şekilde değerlendirme yapılmadan yasa maddesinde öngörülmeyen ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi,"
Nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
3. Polatlı Asliye Ceza Mahkemesinin, 06.12.2012 tarihli ve 2011/387 Esas, 2012/688 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı hükmün son cümlesi, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmolunan cezanın, 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve suça sürüklenen çocuğun, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 3 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verildiği, bu kararın 25.01.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
4. Polatlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.01.2016 tarihli ve 2015/903 Esas, 2016/48 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuğun tabi tutulduğu denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin on birinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanması ile suça sürüklenen çocuk hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı hükmün son cümlesi, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları uyarınca 6.0000,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ve 24 eşit taksitlendirmeye karar verilmiştir.
5. Polatlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.01.2016 tarihli ve 2015/903 Esas, 2016/48 Karar sayılı kararının, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyizi üzerine, Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 25.06.2020 tarihli ve 2020/6015 Esas, 2020/7704 Karar sayılı ilâmıyla;
"a) Suça sürüklenen çocuk hakkında, 5271 sayılı CMK’nin 231/11. maddesi gereği hüküm açıklanırken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Hadjianastassiou/Yunanistan, 16.12.1992; ... de Hurk/Hollanda, 19.04.1994; Hiro Balani/İspanya 09.12.1994; Ruiz Torija/İspanya, 09.12.1994) kararlarında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3. maddesinde, 5271 sayılı CMK'nin 34, 230 ve 289. maddeleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/05/2015 tarih ve 2014/145 Esas sayılı kararında belirtildiği üzere, mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtayın bu işlevini yerine getirebilmesi için, sonuca etkili tüm argümanların, kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken bu ilkelere uyulmadan gerekçeden yoksun olarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
b) Suça sürüklenen çocuğun aksi ispat olunamayan savunmasına göre taraflar arasında omuz atma meselesinden çıkan sözlü tartışmanın karşılıklı şekilde yumruklaşmaya dönüşmesi üzerine suça sürüklenen çocuğun yargılama konusu eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmakla, mahkemece olayın çıkış sebebi üzerinde durulması, olaya ilk sebebiyet teşkil eden ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiğinin kesin şekilde tespit edilememesi halinde bu durumun suça sürüklenen çocuk lehine değerlendirilmesiyle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarihli, 2002/4-238 Esas ve 367 Karar sayılı kararı ile bu kararla uyumlu Ceza Dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, 5237 sayılı TCK'nin 3. maddesinde yer alan “orantılılık” ilkesi gözetilerek, aynı Kanun'un 29. maddesi gereği asgari seviyede (1/4) haksız tahrik indirimi uygulanması gerekirken, yazılı şekilde (1/2) oranında indirim uygulanması suretiyle suça sürüklenen çocuk hakkında eksik ceza tayini,
c) Suça sürüklenen çocuk hakkında hüküm kurulurken, 5237 sayılı TCK'nin 86/1. ve 86/3-e maddelerine göre belirlenen ceza miktarının, aynı Kanun'un 87/1-d maddesi gereği (1) kat artırımı neticesinde tespit olunan ceza miktarının 5 yılın altında kalması halinde TCK'nin 87/1-son maddesi gereğince 5 yıla çıkartılması gerekirken; doğrudan TCK’nin 87/1-d-son maddesi işaret edilerek 5 yıl hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle yazılı şekilde uygulama yapılarak TCK'nin 61. maddesine aykırı davranılması,"
Nedenleriyle bozulmasına ve suça sürüklenen çocuğun kazanılmış hakkının, 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca dikkate alınmasına karar verilmiştir.
6. Polatlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 04.02.2021 tarihli ve 2020/573 Esas, 2021/80 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı hükmün son cümlesi, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 50 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları uyarınca 6.0000,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ve 20 eşit taksitlendirmeye karar verilmiştir.
7.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 15.04.2022 tarihli ve 2021/32989 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz sebepleri;
1. Suça sürüklenen çocuk hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine,
2. Suça sürüklenen çocuk hakkında ceza artırımının hatalı olduğuna,
3. Suça sürüklenen çocuk hakkında meşru savunma hükmünün uygulanmasına,
4. Eylem yönünden zamanaşımının gerçekleştiğine,
5. Suça sürüklenen çocuk hakkında lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine,
6. Vesaire,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Olay tarihinde suça sürüklenen çocuk ile katılan ...'ın yolda yürüdükleri sırada çarpıştıkları, bu nedenle aralarında tartışma çıktığı, tartışmanın ilk haksız harekete kimin neden olduğu belirlenemeyecek şekilde karşılıklı kavgaya dönüştüğü, suça sürüklenen çocuğun katılan ...'ı, tek bıçak darbesiyle batına nafiz şekilde yaraladığı, katılanın, bu yaralanma neticesinde hayati tehlike geçirdiği belirlenmiştir.
2. Suça sürüklenen çocuk her aşamada üzerine atılı suçlamayı ikrar etmiştir.
3. Katılan beyanları ile temyiz dışı mağdur A.Y.'nin anlatımları uyumludur.
4. Suça sürüklenen çocuğun eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak;
a) Polatlı Devlet Hastanesince tanzim olunan, 11.04.2007 tarihli;
"Mide arka yüzde delinmeye neden olan batına nafiz yaralanma, basit bir tıbbî müdahale ile giderilemez, hayati tehlikeye neden olmuştur, duyularından ya da organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi niteliğinde değildir."
b) Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı ... Adlî Tıp Şube Müdürlüğü tarafından tanzim olunan, 04.04.2008 tarihli;
"Mide arka yüzde delinmeye neden olan kesici ve delici alet yaralanmasının, basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilir ölçüde hafif olmadığı, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu"
Görüşlerini içerir adlî muayene raporları dava dosyasında mevcuttur.
5. Suça sürüklenen çocuk hakkında verilip 25.01.2013 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle zamanaşımı süresinin, yeni kasıtlı suç tarihi olan 12.12.2013 tarihine kadar, 10 ay 27 gün süreyle durduğu belirlenmiştir.
6. Suça sürüklenen çocuğun suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğunu gösterir resmî nüfus kayıt örneği dava dosyasında mevcuttur.
IV. GEREKÇE
A. Beraat Kararına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Suça sürüklenen çocuğun, üzerine atılı suçlamaya yönelik ikrarı, katılan beyanı ile uyumlu temyiz dışı mağdur A.Y.'nin anlatımları ile katılan hakkında tanzim olunan adlî muayene raporları karşısında suça sürüklenen çocuğun eyleminin sübuta erdiği tespit edilmekle, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Ceza Artırımına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Suça sürüklenen çocuğun eylemi neticesinde katılanın, basit bir tıbbî müdahale ile giderilemez şekilde yaralanması sebebiyle eylemin, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında kaldığı, suça sürüklenen çocuğun eylemini, aynı Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin dördüncü cümlesinde geçen; "Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler," kapsamında silahtan sayılan bıçakla gerçekleştirdiği, bu nedenle 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi kapsamında kalan fiil için, aynı maddenin son fıkrası uyarınca yarı (1/2) oranında artırılma zorunluluğunun bulunduğu, yine eylem nedeniyle katılanın hayati tehlike geçirdiği ve bu surette suçun, 5237 sayılı Kanun'un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında yer almakla, aynı maddenin son cümlesi uyarınca cezanın, bir kat artırılacağı; ancak, bu hâlde verilecek cezanın, 86 ncı maddenin üçüncü fıkrasına giren hallerde beş yıldan az olamayacağı belirtilmiş olup suça sürüklenen çocuk hakkında 87 ncı maddenin birinci fıkrasının son cümlesi gereği ilk hükümde belirlenen ceza miktarının hesap hatası nedeniyle üç yıl olarak belirlendiği ve temyiz edenlerin sıfatları karşısında bu durumun, sonuç ceza miktarı bakımından kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilerek aleyhe uygulama yapılmadığı da dikkate alındığında, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
C. Meşru Savunmaya İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Suça sürüklenen çocuk ile katılanın, olayın başlangıç ve gelişimine ilişkin farklı anlatımlarda bulunmaları, Hukukî Süreç başlığı altında (2-i) ve (5-b) paragraflarında, haksız tahrik yönünden ayrıntılarına yer verilen Yargıtay bozma ilâmları içerikleri karşısında, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının kesin bir şekilde belirlenemediğine işaret edildiği, meşru savunma müessesesinin uygulanması için saldırı teşkil eden ilk hareketin sanıktan kaynaklanmaması, saldırı ile savunma arasında orantılılık bulunması gibi kriterlerin aranacağı, somut olayda ise ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı hususundaki şüphenin suça sürüklenen çocuk lehine yorumlanmısaylı suça sürüklenen çocuk hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği gözetilerek hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
D. Zamanaşımına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. 5237 sayılı Kanun'un Dava zamanaşımı başlıklı 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümüne göre;
"Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
(d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl,
Geçmesiyle düşer."
2. Suça sürüklenen çocuğun eylemi için, 5237 sayılı Kanun'un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde öngörülen ceza miktarının 5 yıl hapis cezası olduğu, bu itibarla eylemin, 15 yıllık olağan zamanaşımına tabi olduğu belirlenmiştir. Aynı Kanun'un 66 ncı maddesinin ikinci fıkrası ise suça sürüklenen çocuklar yönünden dava zamanaşımının tespitine ilişkin esaslara yer verir. Buna göre; "Fiili işlediği sırada ...; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer."
3. 5237 sayılı Kanun'un, Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi başlıklı 67 nci maddesinin ikinci fıkrasına dava zamanaşımını kesen sebeplere ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına bu sebeplerin neticesine yer verilmiştir. Buna göre, dava zamanaşımının kesilmesine neden olan bir hâlin varlığı, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanun'da belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzaması ile neticelenir. Somut olay özelinde ayrıca, 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesinin sekizinci fıkrasının son cümlesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesiyle başlayan denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
4. Bu açıklamalar ışığında dava zamanaşımı incelendiğinde; 01.01.1991 doğumlu olup suç tarihinde 15 yaşını doldurmuş 18 yaşını doldurmamış olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk açısından yargılama konusu suça ilişkin olağan dava zamanaşımının 10 yıl, olağanüstü dava zamanaşımının ise 15 yıl olduğu, dava zamanaşımını kesen son işlemin, 04.02.2021 tarihli mahkûmiyet hükmü olduğu, ancak; suça sürüklenen çocuk hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması nedeniyle dava zamanaşımının, 10 ay 27 gün süreyle durduğu, bu itibarla olağanüstü dava zamanaşımının henüz dolmadığı belirlenmekle, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
E. Lehe Hükümlerin Uygulanmamasına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Hukukî Süreç başlığı altında bilgilerine yer verilen tüm kararlar itibarıyla suça sürüklenen çocuk hakkında, lehe olan tüm uygulamalara yer verildiği, mahkûmiyet hükmünün ertelendiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer verildiği, haksız tahrik ve takdiri indirim nedeninin uygulandığı ve son olarak da kısa süreli hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına çevrilmesine karar verildiği belirlenmekle, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
E. Vesaire İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, suça sürüklenen çocuk müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
2. Hukukî Süreç başlığı altında (5) numaralı paragrafın (b) bendinde bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmı içeriğinde; Mahkemece, 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fırkası uyarınca uygulanan (1/2) haksız tahrik indirim oranının, somut olayın özellikleri karşısında uygun olmadığı vurgulanarak haksız tahrik indiriminin asgari oranda (1/4) uygulanması gerektiğinin ifade edildiği, Mahkemece yapılan uygulama ile suça sürüklenen çocuk hakkında eksik ceza tayin edildiğinin ifade edildiği belirlenmiştir. Bozma üzerine Mahkemece yeniden kurulan hükümde ise “TCK'nin 29/1. maddesi gereğince haksız tahrike konu eylemin ağırlığı nazara alınarak taktiren 1/4 oranında indirim yapılarak sanığın 2 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, ancak daha önceden ssç hakkında 1/2 oranında indirim yapılarak 1 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi nedeniyle ve aleyhe bozma yapılamayacağından kazanılmış hak nedeniyle ssç'nin 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,” denilmek suretiyle haksız tahrik indirim oranının kazanılmış hak teşkil ettiği kabul edilerek aynı uygulamaya yer verildiği ve suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde eylemin, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları kapsamında kalmakla aynı Kanun'un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi uyarınca ceza miktarının "5 yıl" hapis cezasına çıkarılması, diğer uygulamaların bu miktar üzerinden yapılması, bu şekilde belirlenen ceza miktarının, önceki hükümle belirlenen ceza miktarından yüksek olması durumunda sanığın, sonuç ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca korunması suretiyle önceki hükümle belirlenen ceza miktarına hükmedilmesi gerekirken hatalı uygulama ile 87 nci maddenin birinci fıkrasının son cümlesi gereği ceza miktarının "3 yıl" hapis cezası olarak belirlendiği anlaşılmıştır. Bu nedenle aleyhe bozma yasağı ve ceza miktarı yönünden kazanılmış hak kavramlarına kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
Aleyhe bozma yasağı; temyiz davasının yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açılması durumunda hükümde, yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir deyişle, aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın, sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması şeklinde tanımlanmaktadır.
Latince “reformatio in pejus” olarak adlandırılan bu ilkenin amacı, hükmün aleyhine de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı davalarda kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Bu kural, 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” şeklindeki düzenleme ile kanunî gavenceye kavuşturulmuştur. Ceza muhakeme hukukunda bu madde dışında yaptırım ve cezayı aleyhe değiştirme yasağını düzenleyen başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Buna göre ceza hukukunda genel anlamda kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” veya “aleyhe düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Kanun’un açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere yaptırım ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza ve yaptırım miktarı ile sınırlıdır. Kanun koyucu suçun niteliği veya adı, kanunî ya da takdirî nedenlere dayanan indirim oranları yönünden sanık yararına kazanılmış bir hak tanımamıştır.
Ceza miktarı yönünden kazanılmış hak ise sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, lehe bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen cezanın ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olmamasıdır.
O hâlde Mahkemece yapılması gereken, suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası ve üçüncü fıkrasının (e) uyarınca belirlenen ceza miktarının, aynı Kanun'un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca (1) kat artırılması ve bu şekilde belirlenen ceza miktarının, "5 yıl" hapis cezasının altında kalması durumunda 87 nci maddenin birinci fıkrasının son cümlesi uyarınca ceza miktarının "5 yıl" hapis cezası olarak belirlenmesi, varsa diğer uygulamaların bu miktar üzerinden yapılması, yine bu miktar üzerinden 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca haksız tahrik indiriminin asgari oranda (1/4) olarak tatbiki ve varsa diğer indirim hükümlerinin uygulanması, bu şekilde belirlenen ceza miktarının, önceki hükümle belirlenen ceza miktarından yüksek olması durumunda suça sürüklenen çocuğun, sonuç ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkının 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca korunması suretiyle önceki hükümle belirlenen ceza miktarına hükmedilmesi gerekirken hatalı uygulama ile 5237 sayılı Kanun’un 87 nci maddenin birinci fıkrasının son cümlesi gereği ceza miktarının "3 yıl" hapis cezası olarak belirlendiği ve aynı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca haksız tahrik hükmünün uygulanması sırasında indirim oranı yönünden kazanılmış hakkın bulunduğu gerekçesiyle uygulama yapılması hukuka aykırı bulunmuş ise de temyiz edenin sıfatı karşısında aleyhe temyiz bulunmadığı gözetilerek bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
3. Suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (e) bendine göre belirlenen "1 yıl 6 ay" hapis cezası miktarının, aynı Kanun'un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca (1) kat artırılması suretiyle belirlenmesi gereken ceza miktarı "2 yıl 12 ay" hapis cezası iken hesap hatası neticesinde "3 yıl" hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle fazla ceza tayini, sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
4. Polatlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.01.2016 tarihli ve 2015/903 Esas, 2016/48 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında neticeten 6.0000,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ve 24 eşit taksitlendirmeye karar verildiği, söz konusu hükmün sadece müdafii tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 25.06.2020 tarihli ve 2020/6015 Esas, 2020/7704 Karar sayılı ilâmıyla suça sürüklenen çocuğun kazanılmış hakkının, 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca dikkate alınmasına işaret edilerek bozulmasına karar verildiği belirlenmiştir. Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde verilen 04.02.2021 tarihli ve 2020/573 Esas, 2021/80 Karar sayılı karar ile suça sürüklenen çocuk hakkında neticeten 6.0000,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ve 20 eşit taksitlendirmeye karar verildiği, suça sürüklenen çocuk lehine kazanılmış hak teşkil eden taksit sayısının, aleyhe sonuç doğuracak şekilde değiştirildiği, bu şekilde 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrasının ihlâl edildiği belirlenmekle, hüküm bu yönüyle hukuka aykırı bulunmuş olup söz konusu hukuka aykırılık Yargıtay tarafından giderilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde (E-4) paragrafında açıklanan nedenle Polatlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 04.02.2021 tarihli ve 2020/573 Esas, 2021/80 Karar sayılı kararına yönelik suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasında, 5237 sayılı Kanun'un 52 nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca taksitlendirmeye yer verilen paragrafta bulunan "20" ibaresinin hükümden çıkarılması ve yerine "24" ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.06.2022 tarihinde karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.