Esas No: 2022/4951
Karar No: 2022/4481
Karar Tarihi: 06.06.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/4951 Esas 2022/4481 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/4951 E. , 2022/4481 K."İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2020/362 E., 2021/443 K.
SUÇ : Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.04.2016 tarihli ve 2014/147 Esas, 2016/617 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı maddenin son cümlesi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 2 yıl 13 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.04.2016 tarihli ve 2014/147 Esas, 2016/617 Karar sayılı kararının, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 17.09.2020 tarihli ve 2020/7191 Esas, 2020/10966 Karar sayılı ilâmıyla;
"a) Sanığın eylemi neticesinde katılanda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak, Silivri Devlet Hastanesince tanzim olunan 04/06/2012 tarihli raporda, 'Sol frontoperiatelde yaklaşık 10x2 cm.'lik derin kesi, bilinç açık, oryente-koopere, kesi süture edildi, kati raporun beyin cerrahi tarafından verilmesi uygundur.'; aynı Kurum tarafından tanzim olunan 06/06/2012 tarihli raporda, 'Normal sınırlarda beyin BT bulguları.'; yine aynı Kurumca tanzim olunan 09/01/2014 tarihli raporda, 'Sol fronto-temporal kemikte fraktür, kati raporun adli tıp kurumunca verilmesi uygundur.' şeklindeki açıklamaya istinaden Adli Tıp Kurumu Silivri Şube Müdürlüğünce düzenlenen ve hükme esas alındığı anlaşılan 08/04/2014 tarihli raporda, 'Frontal kemik sol kesimde temporal kemik pars squamozasında kısmen uzanan non-deplese ince fraktür hattı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemez, kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi orta (3) derecededir, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olmuştur.' ifadelerine yer verildiği anlaşılmakla, katılanda meydana gelen yaralanmanın evvelki raporlarda hayati tehlikeye yol açacak nitelikte olduğu yönünde herhangi bir görüş bulunmadığı gibi Adli Tıp Kurumunca tanzim olunan raporda da bahse konu yaralanmanın ne şekilde hayati tehlikeye neden olduğu hususunda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği gözetilerek; katılana ait tüm tedavi evrakları, film ve grafileri ile ilgili muayene raporların temini ile Adli Tıp Kurumu İkinci İhtisas Kurulundan söz konusu yaralanmanın niteliğine ilişkin 5327 sayılı TCK'nin 86. ve 87. maddelerinde belirtilen ölçütlere uygun olarak rapor temini ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetersiz ve çelişkili rapora istinaden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
b) Sanığın eylemi neticesinde katılanın vücudunda orta (3) derecede kemik kırığı meydana geldiği ve katılanın aynı zamanda hayati tehlike geçirdiğinin kabulü karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86/1. maddesi gereğince temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, kastın yoğunluğu, birden fazla nitelikli halin ihlali, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı nazara alınarak, TCK'nin 61. maddesindeki ölçütler ve TCK'nin 3. maddesindeki “cezada orantılılık ilkesi” gözetilerek sonuç cezaya etkili olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılması gerektiği gözetilmemesi suretiyle eksik ceza tayini,
c)Sanık hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı TCK'nin 86/1, 86/3-e maddeleri uyarınca tayin edilen “1 yıl 6 ay” hapis cezasının, katılanın hayati tehlike geçirmiş olması nedeniyle TCK'nin 87/1-d maddesi uyarınca (1) kat artırılması sırasında “2 yıl 12 ay” hapis cezası yerine hesap hatası yapılarak “3 yıl” hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
d)Sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son, 29. maddeleri uyarınca belirlenen “3 yıl 9 ay” hapis cezasından, 5237 sayılı TCK'nin 62. maddesi uyarınca (1/6) oranında takdiri indirim sebebi uygulandığında belirlenmesi gereken ceza miktarının “3 yıl 1 ay 15 gün” hapis cezası yerine, hesap hatası yapılarak “2 yıl 13 ay 15 gün” hapis cezası olarak tespiti suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini,
e) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,"
Nedenleriyle bozulmasına ve sonuç ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının, 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca dikkate alınmasına karar verilmiştir.
3. Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 10.09.2021 tarihli ve 2020/362 Esas, 2021/443 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı maddenin son cümlesi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, ancak; sonuç ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının 5271 sayılı Kanun'un 283 üncü maddesi uyarınca korunması ile sanığın neticeten 2 yıl 13 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5237 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 23.04.2022 tarihli ve 2021/138008 sayılı, onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri;
1. Sanığın eyleminin meşru savunma kapsamında kaldığına,
2. Vesaire,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanık ile katılan arasında inşaat sözleşmesinin bulunduğu, sanığın parasını ödemesine rağmen katılan tarafından inşaatın teslim edilmediği, olay günü inşaat alanında buluştukları ve aynı nedenle tartıştıkları, tartışma sırasında katılanın sanığa yumrukla vurarak onu basit şekilde yaraladığı ve aracına binerek yanındakilerle birlikte olay yerinden ayrıldığı, buna sinirlenen sanığın, aracı ile katılanı takip ettiği, katılanın aracını durdurarak o esnada çevreden bulduğu, ele geçirilemeyen sopa ile aracın camlarına vurduğu, bunun üzerine katılanın araçtan indiği, taraflar arasında tekrar kavganın başladığı ve sanığın elindeki sopa ile katılanın kafasına vurarak kafatası kemiklerinde hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek şekilde kemik kırığına ve katılanın hayati tehlike geçirmesine neden olduğu anlaşılmıştır.
2. Sanığın, üzerine atılı suçlamayı ikrar ettiği belirlenmiştir.
3. Sanığın eylemi neticesinde mağdurda meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak;
a) Silivri Devlet Hastanesince tanzim olunan, 04.06.2012 tarihli;
“Sol frontoperiatelde yaklaşık 10x2 cm.'lik derin kesi, bilinç açık, oryente-koopere, kesi süture edildi, kati raporun beyin cerrahi tarafından verilmesi uygundur.”,
b) Silivri Devlet Hastanesince tanzim olunan, 06.06.2012 tarihli;
“Normal sınırlarda beyin BT bulguları.”,
c) Silivri Devlet Hastanesince tanzim olunan, 09.01.2014 tarihli;
“Sol fronto-temporal kemikte fraktür, kati raporun adli tıp kurumunca verilmesi uygundur.”
d) Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı Silivri Adlî Tıp Şube Müdürlüğünce tanzim olunan, 08.04.2014 tarihli;
"Frontal kemik sol kesimde temporal kemik pars squamozasında kısmen uzanan non-deplese ince fraktür hattı, basit bir tıbbî müdahale ile giderilemez, Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi orta (3) derecededir.",
e) Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunca tanzim olunan, 22.01.2021 tarihli;
"Frontotemporal kemikte lineer kırığa neden olan yaralanmanın, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı, kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi orta (3) derecede olduğu",
f)Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı ... Adlî Tıp Şube Müdürlüğünce tanzim olunan, 16.04.2021 tarihli;
"Yüz sınırları içinde tarif edilen yaralanmaların yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı, duyularından ya da organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesine neden olmadığı",
Görüşlerini içerir adlî muayene raporları dava dosyasında mevcuttur.
8. Mahkemece, Hukukî Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Meşru Savunmaya İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Meşru savunma, 5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir.
2. Bahse konu hüküm gereği meşru savunma kurumunun uygulanabilirliği için saldırının, korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması yeterlidir. (5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin gerekçesi: “Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir. ... Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.)
3. Öğretide; “Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması” (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, 3. Bası, ..., 2006, s.364.); “Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki” (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2014, s.307.); “Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi” (... Yaşar, ... Tahsin Gökcan, ... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, ..., 2014, s.697.) şeklinde ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında; “Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki” olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
4. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
5237 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
a) Saldırıya ilişkin şartlar:
i) Bir saldırı bulunmalıdır.
ii) Bu saldırı haksız olmalıdır.
iii) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
iv) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
b) Savunmaya ilişkin şartlar:
i) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
ii) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
iii) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
5. Olayın meşru savunma içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğini anlamak için saldırıya ilişkin şartların yanında savunmaya ilişkin de şartların oluşması gerekmektedir. Savunmada zorunluluk bulunsa da savunmanın saldırı ile orantılı olması gerekir. Bu orantılılık belirlenirken saldırının yer ve zamanı, saldıran kişinin o anki durumu savunmada bulunan buna uygun bir tepki verip vermediği değerlendirilmelidir.
6.Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; taraflar arasında inşaat sözleşmesi nedeniyle husumet bulunduğu, olay günü bu nedenle tartıştıkları, tartışma sırasında katılanın sanığa yumrukla vurarak onu basit şekilde yaraladığı ve aracına binerek yanındakilerle birlikte olay yerinden ayrıldığı, ancak sanığın, aracı ile katılanın aracını takip ettiği ve eylemini bu şekilde gerçekleştirdiği anlaşılmakla, saldırı ile savunma arasında eş zamanlılık bulunmadığı gibi sanık için savunma zorunluluğunun da ortadan kalktığı anlaşılmakla, katılanın hareketinin sanık lehine meşru savunma koşullarını oluşturmaya elverişli olmadığı; ancak, sanık lehine haksız tahrik hükmünün uygulanmasına olanak tanıdığı, nitekim Mahkemece kurulan hükümde sanık lehine 5237 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca haksız tahrik indiriminin uygulandığı belirlenmekle, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
B. Vesaire İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
2. Hukuki Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmında, sanık hakkında hüküm kurulurken, "cezada orantılılık ilkesi" gereği sonuca etkili olacak şekilde temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayini gerektiği belirtilmiş olup Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde yeniden kurulan hükümde 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen temel cezanın, sonuca etkili olmayacak şekilde "1 yıl 6 ay" hapis cezası olarak belirlenmesi, sonuç ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının bulunması nedeniyle sonuca etkili görülmediğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.
3. Sanık hakkında Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.04.2016 tarihli ve 2014/147 Esas, 2016/617 Karar sayılı kararı ile neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu yönünden hükmolunan netice cezanın, 2 yıl 13 ay 15 gün hapis cezası olarak belirlendiği, mezkûr hükmün sadece sanık müdafii tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay (birleşen) 3. Ceza Dairesinin, 17.09.2020 tarihli ve 2020/7191 Esas, 2020/10966 Karar sayılı kararıyla sanık hakkındaki hükmün, sonuç ceza bakımından sanığın kazanılmış hakkının, 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca korunması suretiyle bozulmasına karar verildiği belirlenmiştir. Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde sanık hakkında kurulan hükümde, dava dosyası yönünden temyiz hükümleri yürürlükte bulunan 1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası yerine 5271 sayılı Kanun'un istinaf yolu açısından yürürlükte bulunan 283 üncü maddesi gereği uygulama yapıldığının belirtilmesi hukuka aykırı bulunmuş, söz konusu hukuka aykırılık Yargıtay tarafından giderilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde (B-3) paragrafında açıklanan nedenle Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 10.09.2021 tarihli ve 2020/362 Esas, 2021/443 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasında yer alan; "CMK'nin 283. maddesi" ifadesinin hükümden çıkarılmasına ve yerine; "1412 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesinin son fıkrası" ifadesinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
06.06.2022 tarihinde karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.