22. Hukuk Dairesi 2016/877 E. , 2016/4013 K.
"İçtihat Metni"Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalıya ait yurt içi ve yurt dışı şantiyelerinde aralıklarla marangoz ustası olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ve haklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatlarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, zamanaşımı def"ini ileri sürmüş, ayrıca husumet itirazında bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca temyizi üzerine Dairemizce, davacının aralıklı olan ve farklı şekillerde sona eren çalışmalarının tasfiye edilmiş mi kabul edileceği yoksa son dönem hizmet süresine eklenmesi mi gerektiği yönünde sunulan belgeler de dikkate inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan mahkemece, bilirkişiden ek rapor aldırılmış ve aldırılan rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı ve davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya dava konusu alacaklar ile ilgili yapılan ödemeler ve davacının aralıklı önceki dönem çalışmalarının kıdem tazminatına esas sürenin tespitinde nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 120. maddesi uyarınca yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu"nun 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında da işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınmalıdır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi hizmet birleştirmesi için gerekli bir şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Ancak, aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı def"inin ileri sürülmesi halinde önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa, önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
Davacının aralıklı çalışmalarının her birinin iş sözleşmesinin feshi ile sonlanıp sonlanmadığı belirlenmeli ve bu feshe göre işçiye kanuni haklarının ödenip ödenmediği tespit olunmalıdır. Feshe göre işçilik haklarının ödendiği belirlendiğinde, önceki çalışmalarının tasfiye edildiği kabul edilmeli ve tazminat hesabı açısında daha sonraki çalışma süresine eklenmemelidir. Ancak yapılan ödemelerin kanuni hakların altında kaldığının anlaşılması halinde yine tasfiye esası benimsenmekle birlikte zamanaşımı def"i sebebiyle zamanaşımına uğramamış dönem için belirlenen fark alacaklar, her bir dönem ücretine göre belirlenmeli ve istekler yönünden karar verilmelidir.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir.
Somut olayda; mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği ve dosyadaki delil ve belgelerin değerlendirilmesinde hukuki hataya düşen bilirkişi raporuna itibarla sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamı yönünden, her bir çalışma dönemi ve her bir çalışma dönemine ilişkin sunulan ibraname, ödeme belgesi veya banka kaydı açışından ayrı ayrı değerlendirme yapılmalı ve hizmetlerin tasfiye edilip edilmediği belirlenmelidir.
Davacının 18.11.1982-31.08.1986 tarihleri arasındaki çalışması bakımından, dosyaya sunulmuş bir ibraname veya ödeme belgesi bulunmamaktadır. Ancak davacının 01.09.1986-22.03.1989 tarihleri arasındaki çalışması için düzenlenen işten ayrılma formunda 18.11.1982-31.08.1986 tarihleri arasındaki çalışmasının da dahil edildiği ve toplam altı yıl dört ay dört gün üzerinden hesaplama yapıldığı, ayrıca iki hizmet süresi arasındaki sürenin de dokuz gün olduğu dikkate alındığında bu iki dönemin birlikte değerlendirilmesi gerekmiştir. Davacının 22.03.1989 tarihinde sona eren çalışması bakımından, davacıya “ücret bordrosu” başlıklı toplu olarak düzenlenen ve her bir kalem için ayrı ayrı tutarların yer alıp her bir tutarın karşılığının davacı tarafından imzalandığı bordro ile kıdem ve ihbar tazminatı ödendiği sabittir. Ancak davacının bundan sonraki çalışması da ertesi gün yani 23.03.1989 tarihinde başlamış olup, ilk iki çalışma döneminin de 23.03.1989-24.05.1990 tarihleri arasındaki üçüncü dönem çalışması ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Davacının 24.05.1990 tarihinde sona eren çalışması bakımından yine davacıya “ücret bordrosu” başlıklı toplu olarak düzenlenen ve her bir kalem için ayrı ayrı tutarların yer aldığı, ancak karşısında davacı imzası bulunmayan bordroda kıdem ve ihbar tazminatı tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 24.05.1990 tarihli işçi tarafından ihtirazı kayıtsız olarak imzalanan ve miktar içermeyen ibranamede de kıdem ve ihbar tazminatının da ödendiğinin yazılı olduğu sabit olup, davacının 24.05.1990 tarihinde sona eren ve 18.11.1982 -31.08.1986, 01.09.1986- 22.03.1989 ve 23.03.1989- 24.05.1990 tarihleri arasındaki çalışmalarının ibraname ile tasfiye edildiğinin kabulü gerekir. Dava tarihi itibariyle tasfiye tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresi de dolduğuna göre, yapılan ödemenin alacakları tam olarak karşılayıp karşılamadığının da bir önemi yoktur. Belirtilen dönemlerin tazminata esas süreye eklenmemesi gerekir.
Davacının 10.06.1993-11.08.1994 tarihleri arasındaki çalışması bakımından, ağustos 1994 dönemine ilişkin ücret bordrosunda kıdem ve ihbar tazminatı tahakkuk ettirildiği, ancak bordronun imzasız olduğu ve ödemeye ilişkin herhangi bir imzalı belge ya da banka kaydına da rastlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, bu dönem yönünden ödemenin tespit edilmesi halinde tasfiye kabul edilmeli ve dava tarihi itibariyle tasfiye tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresi dolduğuna göre, yapılan ödemenin alacakları tam olarak karşılayıp karşılamadığı araştırılmaksızın tazminata esas süreye eklenmemelidir. Ödemenin ispatlanamaması halinde ise, bu dönem tazminata esas son döneme eklenerek sonuca gidilmelidir.
Davacının 01.02.1996-31.08.1996 tarihleri arasındaki çalışması bakımından, davacıya 01.09.1996 tarihinde tebliğ edilen “ihbar öneli” başlıklı yazı ile dört hafta ihbar öneli verildiği, belgenin 03.08.1996 tarihinde düzenlendiği ve ihbar önelinin 31.08.1996 tarihine kadar kullanılmasının bildirildiği, ancak belgenin davacıya 01.09.1996 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmış olup ihbar öneli belgesine itibar edilmesi mümkün değildir. Bu durumda davacının 01.02.1996-31.08.1996 tarihleri arasındaki çalışma döneminin tazminata esas hizmet süresine eklenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacının 02.07.1997-30.11.1997 tarihleri arasındaki çalışması bakımından, 30.11.1997 tarihli “ücret hesap pusulası” ile iki haftalık ücreti tutarında ihbar tazminatı tahakkuk ettirildiği ve belgenin işçi tarafından imzalanmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacının bir önceki çalışması ile bu dönem çalışması arasında uzun bir süre olduğu da dikkate alındığında, bu dönem ayrı olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda, bu dönem çalışması bir yılı doldurmadığından davacının kıdem tazminatı ile izin alacağına hak kazanmadığı da tartışmasızdır. Bu sebeple, davacının 02.07.1997-30.11.1997 tarihleri arasındaki çalışmasının ihbar tazminatı ödenerek tasfiye edildiğinin kabulü gerekir. Dava tarihi itibariyle tasfiye tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresi dolduğuna göre, yapılan ödemenin alacakları tam olarak karşılayıp karşılamadığının da bir önemi yoktur. Belirtilen dönemin tazminata esas süreye eklenmemesi gerekir.
Davacının 20.04.1998-13.04.1999 tarihleri arasındaki çalışması bakımından, 15.03.1999 tarihli “ihbar öneli” başlıklı belge ile 13.04.1999 tarihine kadar dört hafta ihbar öneli verildiği, belgede tebliğ tarihinin yer almadığı, ancak davacı tarafından imzalanmış olan 13.04.1999 tarihli ve “ibraname- feragatname” başlıklı belge ile ihbar tazminatının ödendiği, söz konusu belgenin belirtilen tutar oranında makbuz hükmünde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, bu dönem çalışması bir yılı doldurmadığından davacının kıdem tazminatı ile izin alacağına hak kazanmadığı da tartışmasızdır. Bu sebeple, davacının 20.04.1998-13.04.1999 tarihleri arasındaki çalışmasının ihbar tazminatı ödenerek tasfiye edildiğinin kabulü gerekir. Dava tarihi itibariyle tasfiye tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresi dolduğuna göre, yapılan ödemenin alacakları tam olarak karşılayıp karşılamadığının da bir önemi yoktur. Belirtilen dönemin tazminata esas süreye eklenmemesi gerekir.
Davacının son dönem çalışması 31.05.2005-25.02.2006 tarihleri arasında gerçekleşmiş olup, bu döneme ilişkin olarak dosyaya sunulmuş bir ibraname veya ödeme belgesi bulunmamaktadır.
Tüm delil ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde sonuç olarak; öncelikle 10.06.1993-11.08.1994 tarihleri arasındaki dönemin de son hizmete eklenip eklenmeyeceği belirlendikten sonra; eklenmesi gerektiğinin tespiti halinde, son ücret üzerinden hesaplanan alacaklardan bu dönem için yapılan ödemeler faiziyle birlikte mahsup edilmelidir. Bu dönemin tazminata esas son döneme eklenmemesi gerektiğinin tespiti halinde ise, davacının 31.05.2005-25.02.2006 tarihleri arasındaki son dönem çalışmasına sadece 01.02.1996-31.08.1996 tarihleri arasındaki çalışma süresi eklenmeli, dava konusu alacaklar buna göre son ücret üzerinden hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.