Yanlar arasında görülen el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmazlara el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 835 ada 3 nolu parselde davacıların paydaş, davalılar M.ve N."ın ise paydaş olan G."in mirasçıları oldukları, anılan bu parselin kısmi olarak imar uygulamasına tabi tutularak oluşan 2350 ada 3 nolu imar parselinde de aynı şekilde davacılar ile davalılar M. ve N."ın paydaş oldukları anlaşılmaktadır.
Davacılar, çekişme konusu taşınmazlara davalıların haksız olarak müdahale ettiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akın, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, (6098 sayılı Yasanın 237 maddesi)T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince, 835 ada 3 nolu parselin bir bölümünün imar uygulamasına girmekle birlikte, dava konusu edilen 7.493 m²"lik bölümünün ise imar uygulamasına girmediği gözetilmek suretiyle yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmadan davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan, davaya konu 2350 ada 3 nolu imar parselindeki yapılar ve ağaçların imar uygulamasından önce mi, yoksa sonra mı yapıldığının tespit edilerek şayet imardan önce yapılmış iseler o takdirde yıkım isteğinin kabul edilebilmesi bakımından 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi hükmü uyarınca belirlenecek kaim bedelin davacılar tarafından paydaş olan davalılara ödenmesi, yok eğer imardan sonra yapılmış iseler 835 ada 3 nolu parsel için 7.493 m²"lik bölümü yönünden yapılacak araştırmanın bu taşınmaz yönünden de yapılması gerekeceği açıktır. Keza davacıların satın aldıkları payla ilgili olarak Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/ 629 E. sayılı dava dosyasında derdest olan tapu iptal ve tescil davasının neticesinin bu davayı etkileyeceğinin de göz ardı edilerek HMK"nın 165. maddesine aykırı olarak yazılı olduğu üzere noksan soruşturma ile yetinilerek karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Hal böyle olunca, davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.