8. Hukuk Dairesi 2013/956 E. , 2013/19444 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasında mahkemenin görevsizliğine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 12.11.2012 gün ve 156/122 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 216 ada 63 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, oysa ki, bu yerin önceden miras bırakanına ait iken mirasçılar arasında yapılan taksim sonucunda kendisine kaldığını, kadastro sırasında hata yapılarak davalılar adına kayıt oluşturulduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 41. maddesine uygun olarak yüzölçümünün düzeltilmesi suretiyle tapunun iptali ve davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar ... ve arkadaşları vekili cevap dilekçesinde özetle: Kadastro tespitlerinin doğru olduğunu, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve kadastro memurlarının görevlerini kötüye kullandıkları iddia ediliyor ise suç duyurusunda bulunmaları gerektiğini açıklayarak tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece; açılan davanın Kadastro Kanunu"nun 41. maddesi gereğince kadastro işlemi sırasında yapılan hatanın düzeltilmesi istemli olarak açılmış bulunduğu anlaşıldığından, değinilen Yasa maddesi uyarınca bu davaların Sulh Hukuk Mahkemesi"nde açılıp karara bağlanması gerektiği anlaşılmakla mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın görevli Sulh Hukuk Mahkemesi"ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde yazılı nedenlerle bozma istekli olarak temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu 216 ada 63 nolu parsele ilişkin kadastro tutanağı onaylı fotokopisi getirtilmiştir. Belgesizden, tarla niteliğiyle, 10.000 m2 olarak 31.07.1991 tarihinde, tam mülkiyet üzere, Ahmet oğlu ... adına tespit görmüş ve itirazsız olarak 12.03.1992 tarihinde kesinleşmiştir. Aynı taşınmaza komşu olan 216 ada 36 ve aynı ada 27 nolu parsele ilişkin kadastro tutanaklarının onaylı fotokopileri dosyadadır. 216 ada 36 parselin tam mülkiyet üzere Ahmet oğlu ... adına, aynı ada 27 parselin tam mülkiyet üzere Yakup oğlu ... adına tespit ve tescilinin yapıldığı belirlenmiştir. Çap kayıtları halen adı geçen kişiler adınadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, somut olaydaki istek 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 41. maddesine dayalı bir istek olmayıp tespit öncesi zilyetlik, mirasen intikal ve taksim hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil talebine yöneliktir. Bu durumda, gerek davacının muris adına tescilli nizasız 216 ada 63 parsel, gerekse davalılar ya da miras bırakanları adına kayıtlı aynı ada 27 ve 36 nolu parsellerin kadastro tutanakları az yukarıda yazılı olduğu üzere 12.03.1992 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde yazılı olduğu üzere on yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra 20.10.2011 tarihinde açılmıştır. HUMK"nun 74, 76. maddelerine göre olayları bildirmek taraflara hukuki niteleme Hakime aittir. Kaldı ki, dosyadaki kadastro tutanağı ve çap kaydına göre davacının hak talep ettiği 216 ada 63 parsel halen ... adına kayıtlıdır. Dosyada veraset belgesi olmadığı gibi tapuda intikalde yaptırılmamıştır. Bu durumda davacının dava açma sıfatı dahi bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davanın bu nedenlerle reddi gerekirken yukarıda belirtilen Yasa maddeleri ve ilkeler gözardı edilerek yazılı olduğu üzere görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.12.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK"nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Yerel mahkemece, “isteğin Kadastro Kanunu"nun 41. maddesi gereğince işlem sırasında yapılan hatanın düzeltilmesi isteğine ilişkin olduğunu, bu nedenle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi değil aynı Kanun"un 41. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesi olması gerektiğini, gerekçe göstermek suretiyle görev yönünden dava dilekçesinin reddine, dosyanın görevli ve yetkili ... Sulh Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine” karar verilmesi ve hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine değerli Daire çoğunluğunca, Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğunu bildirmekle, birlikte esas yönünden mahkemece, herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı halde işin esasına da girilmek suretiyle davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi yönündeki görüşlerine katılamıyorum.
3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 41. maddesi, uyuşmazlık doğurmayan hataların düzeltilmesi bakımından uygulanması gereken bir maddedir. Aksi halde, hasım gösterilmek suretiyle açılan yani iki tarafı ilgilendiren davalarda söz konusu maddenin uygulama olanağı bulunmamaktadır. Davacı taraf, kendisine ait 216 ada 63 sayılı parselin miktarının kadastro çalışmaları sırasında eksik tespit edildiğini belirterek ve 216 ada 27 ve 36 sayılı parsel maliklerini davalı göstererek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Bu durum karşısında taraflar arasında, ayni hakka dayalı bir uyuşmazlığın söz konusu olduğu, bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 41. maddesinin uygulama yerinin olmadığı ortadadır. Bu sebeple görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu yönündeki çoğunluk görüşüne aynen katılıyorum.
Ne var ki yerel mahkeme, sadece dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, esasa ilişkin hiçbir araştırma ve incelemenin yapılmadığı saptanmıştır. Görevsizlik kararı usule ilişkin bir karar olup, sadece görevli mahkemenin hangisi olduğu yönünde saptama (somut olayda bozma) yapılmak suretiyle yetinilmesi gerekirken Daire önüne gelmeyen ve temyiz konusu yapılmayan hak düşürücü süre ve diğer hususlar gözetilerek esasa ilişkin bozma yapılması konusunda Dairenin görev ve yetkisinin bulunmadığını düşünüyorum. Bu bakımdan bozma gerekçesinin bu kısmına belirttiğim nedenlerle katılmıyorum. 19.12.2013