20. Hukuk Dairesi 2014/9894 E. , 2015/4663 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1995 yılında yapılan kadastro sırasında ... köyü 1801 parsel sayılı 342,30 m2 yüzölçümündeki taşınmaz orman tahdidi içinde iken 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. maddesi uyarınca adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, ... oğlu ..."nin 20 yılı aşkın süreyle zilyetliğinde bulunduğu belirtilip beyanlar hanesine “6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılmıştır” açıklaması yazılarak tarla niteliğiyle adına tespit edilmiş, itiraz edilmediğinden 18.08.1995 tarihinde adına tescil edilmiştir.
Davacı ... 19.10.2011 tarihli dilekçeyle; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunarak 1801 parsel sayılı taşınmazın orman sınırları dışında kaldığı halde 2/B alanı olarak adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının ve beyanlar hanesindeki 2/B şerhinin silinip adına tapuya tescil edilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece; çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman tahdit haritası dışında kaldığı, orman sayılmayan yerlerden olduğu, TMK"nın 713. maddesindeki zilyetlik yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 1801 sayılı parselin tapu kaydının iptal edilerek ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1945 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik hükümleri uyarınca yapılıp 03.03.1978 tarihinde ilân edilerek kesinleşen Kızıldağ Serisi ormanlarının kadastrosu, aplikasyon ve 2. madde uygulaması, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik hükümleri uyarınca 1989 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ve 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4. maddesine göre yapılıp 12.08.2011 - 12.09.2011 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen düzeltme işlemi vardır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; çekişmeli taşınmaz, 1995 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında orman tahdidi içinde iken 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. maddesi uyarınca adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, ... oğlu ..."nin zilyetliğinde bulunduğu belirtilerek tarla niteliği ile adına tespit edilmiş itiraz edilmediğinden 18.08.1995 tarihinde adına tescil edilmiştir.
Davacı ise 19.10.2011 tarihli dilekçe ile kadastro öncesi kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanunun 12/3 maddesinde “...bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz..." hükümlerine yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında temyize konu davanın 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığı, dava açma süresinin çoktan geçtiği anlaşılmaktadır. Genel arazi kadastrosu kesinleştiğine göre artık çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının, tahdit içinde kalıp kalmadığının tartışma konusu yapılmasına olanak yoktur. 3402 sayılı Kadastro Kanunu tasfiye amacı güder. Genel arazi kadastro sınırlandırma işlemlerine karşı ilgilileri tarafından açılacak davalar için tanınmış olan süreler, hak düşürücü sürelerdir. Kadastro Kanunundaki hakdüşürücü sürenin kabulünden amaç kamu düzenini korumaktır. Hakdüşürücü süre ile mülkiyet hakkı değil hak arama özgürlüğü belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bu sürelerin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle davanın hangi aşamasında olursa olsun mahkemece kendiliğinden gözetilmeleri gerekir. Hal böyle iken davanın, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde belirtilen hakdüşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ...nin temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA 26.05.2015 günü oy birliğiyle karar verildi.