10. Hukuk Dairesi 2015/23568 E. , 2016/1207 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Islah ve ayırma kararı sonrası dava, 01.11.1988 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılığın tespiti, 01.10.1994-18.07.2002 tarihleri arasındaki dönemde 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılıkla çakışan dönemde 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığa geçerlilik sağlanarak bu dönemde ödenen primlerin1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığa aktarılması gerektiğinin tespiti ile 6552 sayılı Yasa ile getirilen yapılandırmadan faydalanabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
Sosyal güvenlik hakkı, temel insan haklarından olup,uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır.
1479 sayılı Yasa, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına alınan esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara, kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26. maddesinde, sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini ve kaçınılamayacağını, bu kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıktan itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından re"sen tescil işleminin yapılacağını hükme bağlamıştır.
619 sayılı KHK’nin Geçici 1.maddesinde yer alan “1479 sayılı Kanuna göre sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde, bu Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar.Ancak, 1479 sayılı Yasaya göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu KHK’nin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” denilmekte olup, anılan 619 sayılı KHK 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.
Benzer bir düzenlemeyi öngören 1479 sayılı Yasanın Geçici 18. maddesinde yer alan “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları hâlde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar.” düzenlemesi ise, 24.07.2003 tarih, 4956 sayılı Yasa ile getirilmiş ve 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu somut olayda; davacının ... Bağ-Kur nolu giriş bildirgesinin Kuruma 20.06.2008 tarihinde intikal ettiği ve davacının 18.07.2002 tarihinden devamla 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edildiği, ayrıca .. Tarım Bağ-Kur nolu giriş bildirgesinin Kuruma 20.09.1994 tarihinde intikal ettiği ve davacının 01.10.1994 tarihinden devamla 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edildiği, 01.11.1988-23.12.2001 tarihleri arası bina inşaatı faaliyetinden dolayı, 18.07.2002 – devam şeklinde taşımacılık faaliyetinden dolayı vergi kaydı, 02.05.2002 tarihinden devamla oda kaydı, 16.07.2002 tarihinden devamla sicil kaydının olduğu, davacının 2008 yılında 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığına, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık başlaması nedeniyle 17.07.2002 tarihi itibariyle terk verildiği ve Kurumun 08.07.2008 tarihli işlemi ile 23.07.2003 ve sonrası primlerin 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığına aktarıldığı anlaşılmaktadır. Hükme esas bilirkişi raporunda davacının 1130806284 Bağ-Kur nolu 16.09.2001 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal eden giriş bildirgesinde şirket ortaklığının 10.04.1997 tarihinde başladığı, 03.04.2001 tarihinde sigortalı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı belirtilmiş olsa dahi dosyada buna ilişkin bilgi ya da belgeye rastlanılmamıştır.
Mahkemece, davacının ilk defa 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescili 20.06.2008 tarihinde intikal giriş bildirgesi ile yapıldığı ve 2008 yılı öncesi primlerin 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık nedeniyle ödenen primlerden aktarıldığı anlaşılmış olması ve bilirkişi raporunda yukarıda sözü edilen hususların dosyadan anlaşılmaması karşısında, 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesinin yürürlük tarihi olan 02.08.2003 tarihinden önce Kuruma intikal eden 1479 sayılı Yasa kapsamında giriş bildirgesi veya yalnızca (2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılıktan aktarılmamış olan) 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık için yapılmış prim ödemesi olup olmadığı araştırılmalı, 1479 sayılı Yasa kapsamında prim ödemesi veya giriş bildirgesi yok ise davacının 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi gereği 04.10.2000 tarihi öncesi 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edilemeyeceği, ancak 04.10.2000 tarihinden sonraki süre yönünden sigortalılık durumunun 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddeleri esas alınmak suretiyle değerlendirilmesi mümkün olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.02.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.