14. Hukuk Dairesi 2014/12788 E. , 2015/5679 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.12.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., dava konusu taşınmazın mera olarak davalı belediye adına tescil edildiği ancak mera olarak kullanılmaması nedeniyle yeniden yapılan ifrazlarla davalı adına tescil edilen ve 4342 sayılı Mera Kanunu"nun geçici 3. maddesinde belirtilen şartları taşımadığı anlaşılan ... ada ... ve ... parsel, ... ada ... ve ... parsel, ... ada ... ... ve ... parsel sayılı taşınmazların tapusunun iptali ile ... adına tescilini istemiştir.
Davalı, davaya konu edilen yerlerin imar planında park alanına tekabül ettiğini, bu haliyle zaten 3194 sayılı İmar Kanunun 11. Maddesi gereği belediyeye devri gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazların imar ve ifraz neticesinde 09.04.1980 tarihinde davalı Şanlıurfa Belediyesi adına tescillerinin yapılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesine gereğince dava konusu taşınmazın davalı adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile ... adına tescili isteğine ilişkindir.
Davaya konu ... ada ... ve ... parsel, ... ada ... ve ... parsel, ... ada ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların evveli mera iken 30.12.1958 tarihinde davalı belediyenin talebi doğrultusunda ... tarafından davalı belediyeye tahsis yapıldığı ve 31.3.1980 tarihli encümen kararı doğrultusunda taşınmazın 39929 m2"lik kısmı çamlık, 66692 m2"lik kısmı çamlık, 28908 m2"lik kısmı yol olarak ayrıldıktan sonra geriye kalan kısımların arsa olarak dağınık ada ve parsel numaraları ile tescil edildiği anlaşılmaktadır.
İmar planı içindeki meralar planın onayıyla birlikte hukuki bakımdan meralık niteliğini yitireceğinden, bu yerlerden genel hizmete ayrılanların (yol, park, yeşil saha gibi) belediye veya özel idareye bedelsiz terkini gerekir. İmar planında genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek konut, sanayi ve ticaret alanı olarak belirlenmiş alanlarda kalan meralar bu niteliklerini yitirmeleri halinde Hazine adına tescili gerekir. (Danıştay 1. Dairesinin 1988/328 E., 1989/19 K. sayılı mütalaası) Belediye adına tescili gerekmeyen yerler belediye veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş ise “Yolsuz Tescil” olacağından ... her zaman bu iddia ile dava açabilir. Ne var ki, başlangıçtaki tescil işlemi yolsuz tescil olsa da 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi hükmü koşullarının oluşması halinde tescilin belediye veya gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına devam etmesi olanağı sağlandığından, artık burada 4342 sayılı yasanın geçici 3. maddesi hükmü koşulları üzerinde durulması gerekir.
Bir yörede 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesine göre işlem yapılabilmesi için;
a)Mera, 4342 sayılı Kanunun geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03.05.2005 tarihi itibariyle belediye ve mücavir alan sınırları içersinde bulunmalıdır. Zira bu tarih itibariyle köy sınırları içerisinde bulunan veya bu tarihten sonra belediye ve mücavir alan sınırları içerisine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b)Mera, 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içersinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içerisine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen “imar planından” maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planlarıdır.
c)Meranın yerleşim yeri olarak işgal edilmesi yani bu şekilde kullanılması durumunun da 01.01.2003 tarihinden önce mevcut olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz. Bu maddenin uygulanmasında “yerleşim yeri” kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri v.b. amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşim alanlarını ifade etmektedir.
d)Diğer bir koşul da meranın mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda belirtilen şartların varlığı duraksamasız saptanmadan belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş meraların mülkiyeti bu kurum ve kuruluşlara bırakılamaz. Bu gibi yerler yasa uyarınca Hazine adına tescili gereken yerler olacağından, mahkemece 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi koşullarının varlığı veya yokluğu üzerinde yeterince durulmalıdır.
Bu durumda, diğer koşulların gerçekleşmesi halinde dava konusu taşınmazlar yönünden ada bazında ayrı ayrı aranan yapılaşma koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılabilmesi için yerinde keşif yapılmalıdır. HMK’nın 290. maddesi hükmü gereğince keşfi izlemeye olanak sağlayacak ve bilirkişi raporlarını denetlemeye yardımcı olacak sayıda fotoğraf çektirilerek dosyaya konulmalı, böylelikle ortaya çıkacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, belirtilen tüm bu hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.05.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.