3. Hukuk Dairesi 2021/4523 E. , 2021/6837 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, alacağın bir bölümü konusuz kaldığı için esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bakiye alacak yönünden davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı sendika ile üyelerinin otelinde konaklaması konusunda anlaşma yaptığını, ancak üyelerin konaklama sonrasında herhangi bir ücret ödemeden otelden ayrıldıklarını, alacağın tahsili için başlattığı icra takibinde davalının 32.468,69 TL"sini kabul edip ödediğini, bakiye 20.000 TL ve ferilerine itiraz ettiğini, icra takibinin bu miktar üzerinden durduğunu ileri sürerek; takibe vaki kısmi itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacı tarafça verilen hizmetin eksik ve ayıplı olduğunu, bu nedenle düzenlenen faturanın iade edildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın 32.468,69 TL"si konusuz kaldığı için esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bakiye kısım ile ilgili davanın kabulü ile takibin 20.000 TL"sine davalının itirazının iptali ile takibin devamına, 52.468,69 TL’nin % 40’ı olan 20.987,47 TL inkar tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 01/06/2017 tarihli ve 2016/2425 E. 2017/6818 K. sayılı kararıyla; “Her ne kadar mahkemece itiraz edilmeyip ödenen 32.468,69 TL için davanın konusuz kaldığı kabul edilerek bu miktar yönünden davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilip, konusuz kaldığı belirlenen tutar itiraz edilen tutara eklenerek toplam bedel üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmiş ise de davacının davayı açarken yalnızca itiraz edilen 20.000 TL ve ferileri üzerinden talepte bulunduğu, hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyma kararı verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde; davanın 32.468,69 TL’si konusuz kaldığı için esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bakiye kısım ile ilgili davanın kabulü ile takibin 20.000 TL’sine davalının itirazının iptali ile takibin devamına, 20.000 TL’nin %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1) Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
Anayasa’nın 141/3 maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07/06/1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK’nın 27/2-c maddesinde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda ise mahkemece; kararının gerekçesinde, hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
Bu bakımdan; yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
2) Kural olarak; bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır.
Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma kararında; davacının davayı açarken yalnızca itiraz edilen 20.000 TL ve ferileri üzerinden talepte bulunduğu, hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği belirtilmiştir. Buna rağmen, mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamına aykırı olarak, dava konusu olmayan 32.468,69 TL yönünden davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3) Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.