Esas No: 2020/5078
Karar No: 2022/177
Karar Tarihi: 12.01.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5078 Esas 2022/177 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5078 E. , 2022/177 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Denizli Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 04.04.2019 tarih ve 2018/892 E- 2019/399 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.10.2019 tarih ve 2019/1377 E- 2019/2004 K. sayılı karar asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen temyiz talebinin reddine dair 31.01.2020 tarihli ek kararın Yargıtay'ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili; müvekkili şirketin cari hesaptan kaynaklanan ticari alacağının tahsili amacıyla icra dosyası ile davalı hakkında 03/05/2018 tarihinde ilamsız icra yoluyla icra takibine başlanıldığını, davalının 13/06/2018 tarihli dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz ederek takibi durdurduğunu ileri sürerek, davalının itirazlarının iptalini, takibin devamını ve %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili; ilgili davanın görevli mahkemede açılmadığını, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, mahkemece usuli itirazlarının kabul edilmeyecekse müvekkiline yansıtılabilecek geçerli bir ticari alacak bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili; müvekkili şirketin cari hesaptan kaynaklanan ticari alacağının tahsili amacıyla Denizli 9. İcra Müdürlüğünün 2018/3600 esas sayılı dosyası ile borçlu hakkında 19.06.2018 tarihinde ilamsız icra yoluyla icra takibine başlandığını, davalı-borçlu ...'un, müvekkili şirket ile aralarında düzenlenen 01.01.2008 tarihli cari hesap sözleşmesi ile 31.08.2010 tarihli vekalet sözleşmelerine dayanarak Bakırlı Acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, 28.12.2017 tarihinde müvekkil şirket tarafından sözleşmeyi ihmal etmesi sebebiyle acenteliğinin feshedildiğini, davalının bu faaliyetli sonucunda müvekkil şirkete 8.000,00 TL cari hesaptan kaynaklanan ticari borcunun bulunduğunu, davalı aleyhine Denizli 7. İcra Müdürlüğünün 2018/2657 Esas sayılı icra dosyası ile cari hesaba dayalı başka bir icra takibi başlatıldığını, bu takibe yapılan itiraz neticesinde taraflarınca Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/892 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını ileri sürerek, işbu davanın tarafları ve konusu aynı olması sebebiyle Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/892 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili; müvekkilinin davacı şirkette çalıştığını, daha sonra davacı şirket tarafından muvazaalı işlemler yaptırıldığını ve müvekkilinin şubedeki diğer işçilerin işvereni konumuna geçtiğini, takibe konulan alacağın, şubedeki diğer işçilere ödenen kıdem tazminatlarının ve esasen davacının üzerinde kalması gereken diğer külfetlerin müvekkilinin cari hesabın eklenmesi sonucu oluştuğunu, müvekkilinin tacir olmadığını, mahkemenin görevsiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki asıl uyuşmazlığın asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bu hususun işçilik haklarına tesirinin olup olmadığı noktasında toplandığı, davalının acente olarak kabul edilebilmesi için belirli bir yer veya bölge için sürekli olarak faaliyet icra etmesi ve bu faaliyeti meslek edinmiş olmasının gerektiği, somut olayda ise davacı işverenin şubelerini acenteye çevirdiği ve şube müdürleriyle muvazaalı şekilde acente sözleşmesi imzaladığı, davacı şirket ile davalı arasında imzalanan Vekalet Sözleşmesi başlıklı sözleşmenin muvazaalı olduğu, gerçekte şube müdürü olan kişiye acente sıfatı verilmek suretiyle davacı işverenin iş yerindeki faaliyetini sürdürdüğü, bu değişikliği kabul etmeyen işçilerin işten çıkarıldığı, davalının da davacı şirket işçisi olduğu, bu nedenlerle işçi ve işveren arasındaki ihtilafların çözümlenmesinde İş Mahkemeleri görevli olduğu ve taraflar arasında mahkememizi görevli kılacak ticari ilişki bulunmadığı, ihtilafın kaynağının iş hukuku olduğu gerekçeleriyle, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; işçilik alacaklarının tahsili için davacıya yönelik açılan davada Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 2013/15353 E.,2013/15302 K. ve 24.06.2013 tarihli kararı ile; " ...davalı şirket ile şube müdürleri arasında imzalanan acente sözleşmesinin muvazaalı olduğu, gerçekte şube müdürü olan çalışanlara acente sıfatı verilmek suretiyle davalı işverenin işyerindeki faaliyetini sürdürdüğü ve bu değişikliği kabul etmeyen işçilerin işten çıkarıldığı...." hususu belirlendiği, davalının acente olarak kabul edilebilmesi için belirli bir yer veya bölge için sürekli olarak faaliyet icra etmesi ve bu faaliyeti meslek edinmiş olmasının gerektiği, somut olayda ise, davacı işverenin şubelerini acenteye çevirdiği ve şube müdürleriyle muvazaalı şekilde acente sözleşmesi imzaladığı, davacı şirket ile davalı arasında imzalanan "Vekalet Sözleşmesi" başlıklı sözleşmenin muvazaalı olduğu, gerçekte şube müdürü olan kişiye acente sıfatı verilmek suretiyle davacı işverenin iş yerindeki faaliyetini sürdürdüğü, bu değişikliği kabul etmeyen işçilerin işten çıkarıldığı, davalının da davacı şirket işçisi olduğundan, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kesin olarak reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuş olmakla, miktar yönünden kesin olarak verilen karara yönelik asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz isteminin HMK'nun 362/1-a.maddesi uyarınca reddine karar verilmiş olup, bu kez de asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz isteminin reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Asıl ve birleşen dava, alacağın tahsili iddiasıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin muvaazalı olduğu ve esasen davalının davacının işçisi konumunda bulunduğu, ihtilafın kaynağının iş hukuku olduğu, çözümünde İş Mahkemelerinin görevli bulunduğu gerekçesi ile, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararı yerinde bulunarak esastan kesin olarak reddedilmiş, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuş ancak Bölge Adliye Mahkemesince istinafa konu kararın miktar itibariyle temyiz edilemeyen kararlardan olması nedeniyle temyiz istemi reddedilmiş, bu kez asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminin reddine dair Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararına karşı temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf incelemesine konu olan kararı görev konusunda ve kesin olduğu gibi, Bölge Adliye Mahkemesince ayrıca ek karar ile miktar yönünden de temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Bu durumda, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 ve devamı maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince temyiz isteminin reddine ilişkin olarak verilen kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371.maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen temyiz isteminin miktar itibariyle reddine ilişkin 31.01.2020 tarihli ve 2019/1377 E., 2019/2004 K. sayılı ek kararın HMK'nın 370/1.maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 62,60 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıdan alınmasına, 12.01.2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.