3. Hukuk Dairesi 2020/6065 E. , 2021/6854 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalı ...Ş. tarafından murisleri ... aleyhine icra takibi başlatıldığını, murislerinin 23/09/2011’de davalı alacaklı Denizbank"ın ... Şubesinden 15.000,00 TL kredi kullandığını, bu kredi için 23.09.2011’de ... Emeklilik ve ... A.Ş. ile 23.09.2011-23.09.2012 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 1 yıl süreli kredi hayat sigortası yapıldığını ve sigorta bedelinin hesaptan çekildiğini, kredinin ise 48 ay vadeli olduğunu, sigorta sözleşmesinde muris ... aksini bildirmediği sürece sigorta poliçesini yenileme görev ve yetkisinin alacaklı bankaya ait olduğunu, yine kredi sözleşmesinde ""İş bu bireysel kredi sözleşmesi kapsamında müşteri tarafından yapılması talep edilen hayat sigortasının 1 yıl vadeli olarak düzenlenmiş olması durumunda hayat sigorta poliçeleri vade tarihinde kalan kredi bakiyesi üzerinden yenilenir."" düzenlemesine yer verildiğini, alacaklı bankanın kendi kusur ve ihmaliyle sigorta poliçesini yenilemediğini belirterek takip dosyasına konu alacaktan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini, davalı aleyhine %20"den aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesini istemişlerdir.
Davalı; sözleşmede yer alan hayat sigortasını yenileme yetkisinin bir yükümlülük ve görev olarak değerlendirilemeyeceğini, benzer tüm sözleşmelerde var olan bir hüküm olduğunu, yetkiyi kullanmaması dolayısıyla böyle bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, 11. HD ve HGK emsal kararlarında yenilemenin bir yükümlülük olarak değerlendirilemeyeceğini, Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinin 6. maddesinde de yenileme sorumluluğunun sigorta ettirene ait olduğunun belirtildiğini, sigorta poliçesinin yenilenmesi için para çekilip iade edildiği iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davacıların murisin davalı bankadan kullandığı 26500228884900006 nolu krediden kaynaklı 13.376,88 TL den borçlu olmadığının tespitine dair verilen karar davalının temyizi üzerine görevli mahkemenin Tüketici mahkemeleri olduğu, müstakil Tüketici mahkemesi bulunmadığı takdirde uyuşmazlığa Tüketici Mahkemesi sıfatı ile bakılması gerektiğinden bahisle davalının temyiz itirazlarının incelenmeksizin bozulmuştur.
Mahkemece; hayat sigortası yapılmasındaki asıl amacın, kredi borcunun teminat altına alınması olduğu, belli bir prim ödeme borcu getirmekle birlikte yaptırılacak sigortadan hem sigortalının hem de bankanın yararlanacağı, sigortayı yenileme görev, yetkisi ve yükümlülüğünün tacir ve basiretli davranması gereken bankaya ait olduğu ancak banka tarafından sigortanın yenilenmediği gerekçesiyle davacıların muris ..."nın davalı bankadan kullandığı 26500228884900006 numaralı krediden kaynaklı 13.376,88 TL dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine, icra müdürlüğünce takip tarihi itibariyle ölü olan borçlu hakkında başlatılan takip bu nedenle iptal edilerek takip esası kapatıldığından bu yöndeki talep ile kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan Hayat Sigortası Hazine Müsteşarlığı"nın 17.01.2009 tarih ve 27113 sayılı Resmi Gazete’de yayınladığı Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin 5. maddesinin 2. fıkrasında zorunlu sigortalarda kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğunun kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun ise kredi kuruluşuna ait olacağı düzenlenmesi yer almaktadır.
Her ne kadar mahkemece; hayat sigortasını yenilenme yükümlülüğünün tacir olan bankaya ait olduğu gerekçesiyle menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmiş ise de; kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, hayat sigortası belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da menfaatinedir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinin ilgili hükmünde, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğunun kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren bankaya ait olduğu açıkça belirtilmiştir. Hal böyle olunca, davalı bankanın ilk yıl yapılan hayat sigortasının yenilenmesine ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirmediği, murisin ise sigortanın yenilenip yenilenmediğini takip etmediği hususları göz önüne alındığında tarafların müterafik kusurlu oldukları kabul edilip, mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilmek suretiyle, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davalının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.