20. Hukuk Dairesi 2016/7325 E. , 2016/11736 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 06.06.2007 havale tarihli dava dilekçesiyle, tapuda Hazine adına kayıtlı ... köyünde bulunan 104 ada 14 ve 36 parsel sayılı tarla niteliğindeki taşınmazların müvekilinin murisi babasından intikalen gelen ve taksimen hissesine düşen yerler olduğunu, müvekilinin babasından önce taşınmazların dedesi Hasan"ın zilyetliğinde bulunduğunu, bu şekilde taşınmazların zilyetliğinin yüzyıldan fazladır müvekillerine ait olduğu iddiasıyla taşınmazın tapu kaydının iptaliyle müvekkili adına tesciline karar verilmesi talebiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır. 2006 yılında yapılan kadastro sırasında ... köyü 104 ada 14 ve 36 parsel sayılı sırasıyla 14273.09 m2, 6625.51 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, tarla ve ham toprak niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davalı kişi yararına zilyetlikle kazanma koşulları oluştuğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir.
Dosya içinde mevcut ve orman bilirkişisi tarafından düzenlenen 12.09.2011 tarihli raporda taşınmazların eski tarihli belgelerde tarım arazisi olarak üzerinde armut ağaçlarının bulunduğu otlak arazi olarak kullanıldığı ve orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, orman bilirkişi raporunun yeterli ve kanaat verici olmadığı sonucuna ulaşılması halinde yeniden inceleme ve araştırma yapılıp, farklı bir orman bilirkişisinden rapor alınarak oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, böyle bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, re"sen keşfe katılmayan başka bir orman bilirkişiye dosya tevdii edilerek mevcut bilirkişi raporunun aksi yönünde ek rapor alınarak hüküm oluşturulması doğru olmamıştır. Gerçekten de, keşifte dinlenen orman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor, dava konusu taşınmazların orman niteliğini belirleme noktasında yeterli değildir. Raporda, memleket haritası ve hava fotoğraflarının tarihleri belirtilmediği gibi hava fotoğrafı kadastro paftası ile çakıştırılıp taşınmazların konumu hava fotoğrafları üzerinde gösterilmemiştir.
Bu nedenlerle; mahkemece, eski tarihli ve tesbit tarihinden geriye doğru 15 -20 yıl öncesine ait memleket haritası ve dayanağı hava fotoğrafları ile varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanından oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritalarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritaları ile hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı ile ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliği, konumu ve kullanım durumu belirlenmeli, komşu parselde bulunan taşınmazlarla birlikte değerlendirme yapılarak dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklık olup olmadığı değerlendirilmeli; yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili ve bilimsel verilere dayanan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların öncesinin orman sayılan yerlerden değil, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile mülk edinme koşullarının araştırılması gerekir. Bu nedenle, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişisi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı hususunda rapor alınmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak çekişmeli taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri saptanmalı, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp, tesbit tarihine kadar davalı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yönünden tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenerek kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı; bundan sonra, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.