Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları Ş. 2003 yılında Avusturalya"dan Türkiye"ye gelerek, davalı ile birlikteliğini sağlamak amacıyla çekişmeli taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümü ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile tescili isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, davacıların miras bırakanına karşı bakım borcunu yerine getirdiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, verilen görevsizlik kararı Dairece; "dava değerinin keşfen belirlenmesi gerekirken evrak üzerinden görevsizlik kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan soruşturma sonucu, davacılar iddiası sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı Ş. 45 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümü ölünceye kadar bakma akdi ile davalı M. 27.06.2003 tarihinde temlik ettiği, davacıların miras bırakanları Ş. davalıya yaptığı temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; davacıların miras bırakanın resmi nikahlı eşi ve çocukları, davalının ise gayri resmi birlikte yaşadığı kişi olup, davalı ve davalı tanıkları murisin yurtdışından Türkiye"ye geldiğinde hasta olduğunu, taşınmazın bakım karşılığı davalıya temlik edildiğini beyan etmişlerse de, muris kendini ücret karşılığı baktırabilecekken oturduğu evi, bakıcısına temlik etmesini hayatın akışına aykırı olduğu gibi, ayrıca ev eşyaları ile bir dairenin kirasını davalıya vasiyet ederek resmi nikahlı eşinin mirasından pay almasını istememesi de yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde anılan taşınmazın davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.