Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalı eşi E."nin vekalet görevini kötüye kullanarak 51 parsel sayılı taşınmazdaki 2,3,4 nolu bağımsız bölümlerini bilgisi dışında M." isimli dava dışı kişiye sattıktan kısa süre sonra devrini üzerine aldığını yapılan temliki işlemlerin geçersiz olduğunu, davalı E. ile aralarındaki boşanma davasının devam ettiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, çekişmeye konu taşınmazdaki bağımsız bölümlerin gerçek maliki olduğunu, görünürdeki malik olan davacının verdiği vekalete istinaden, onun iradesine uygun olarak temliki işlemlerin yapıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan işlemlerin vekaleten davalıya verilen yetkiler çerçevesinde kaldığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 9.2.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden İngeborg E.Ş.vekili Avukat ..... ile temyiz edilen vekili Avukat .... vekili Av..... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının 51 parsel sayılı taşınmazdaki davalıya ait 125/200 payı 04.08.1992 tarihinde, Ergün Şafakçı ‘ya ait 50/200 payı da 03.08.1992 tarihinde satın alarak 175/200 pay sahibi olduğu, taşınmaz üzerine bina yapılarak kat irtifakı kurulduğu, davacının 31.01 2003 tarihli vekaletnameyle taşınmazdaki paylarını dilediği kişiye dilediği bedelle satmak üzere eşi davalı E.Ş. vekil tayin ettiği,vekilin 29.08.2005 tarihinde kat irtifaklı zemin 1 nolu bağımsız bölümü H.Ç.’a, 2 nolu bağımsız bölümün ½ payı ile 3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin tamamını M. K.’ya sattığı, 2 gün sonra 31.08.2005 tarihinde M. K.’nın 2 nolu bağımsız bölümün ½ payı ile 3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin tamamını E. Ş.’ya satıp devrettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, eşi ve vekili olan davalı tarafından 1. nolu bağımsız bölümün bilgisi ve onayı dahilinde satıldığını ancak 2-3-4 nolu bağımsız bölümlerin satışında bilgi ve onayının bulunmadığını , davalının vekalet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; vekaleten temsil yetkisi vekalet verenin yararına ve iradesine uygun biçimde kullanılmalıdır. Eğer vekil, vekaleten temsil yetkisini kasten kendisinin ya da düşünce birliği içine girdiği bir başka kişinin yararına kullanmış ise vekalet görevini kötüye kullanmış olur ve yaptığı işlem de vekalet vereni bağlamaz.
Somut olayda; karı-koca olan tarafların geçimsizlik sonucu fiilen ayrılmaları üzerine, 31.01.2003 tarihinde davacı tarafından verilen vekalete dayanarak davalının 29.08.2005 tarihinde taşınmazları tanıdığı M. K.’ya satış sureti ile temlik ettiği, iki gün sonra 31.08.2005 tarihinde ara malikten devraldığı her iki satış işleminde bedel ödenmediği davalı kabulü ile sabit olup, davalının aslında kendine ait olduğunu iddia ettiği iki nolu bağımsız bölümün ½ payını, 3 ve 4 nolu bağımsız bölümleri adına tapuda intikalini sağlamak için dava dışı ara malikle düşünce birliği içinde vekalet vereni zararlandırma amacı ile hareket ettikleri vekilin vekil edenin yararına ve onun iradesine uygun işlem yapmadığı vekaleti vekilin kendi yararına kullandığı, dosya kapsamıyla sabit olup vekaletin kötüye kullanıldığı sonucuna varılmaktadır.
Her ne kadar; davalı (vekil) çekişme konusu taşınmazdaki paylarını ileride iade edilmek koşulu ile ikinci eşi davacıya inançlı işlemle devrettiği ve bu nedenle de temliklerin davacının bilgi ve onayı ile yapıldığı savunmasında bulunmuşsada yazılı belge ve delille kanıtlanmamıştır.
Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgaya düşülerek davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.