Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, kayden paydaşı oldukları 6 ve 11 parsel sayılı taşınmazlara davalıların haksız olarak kullanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiştir.
Karar, davalı A. mirasçısı H. B. tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.2.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı asil H. B. ile temyiz edilen H.İ.S.vs. Vekili Avukat ..... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin ve vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ...... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; kayden davacıların paydaşı olduğu çekişme konusu taşınmazlara davalıların haklı ve geçerli bir nedenleri olmaksızın elattıkları mahkemece belirlenmek suretiyle davalı N. yönünden davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.
Ancak, davada kendisine husumet yöneltilen davalı A."nin dava tarihinde elatma olgusu tespit edilmiş ise de, yargılama sırasında 14.6.2004 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Buna göre, kişisel sorumluluğu gerektiren elatmanın önlenmesi isteği bakımından davalı A.yönünden davanın konusuz kalacağı tartışmasızdır.
Ne varki, davada elatmanın önlenmesi yanında ecrimisil isteği de bulunmaktadır.
Davalı A., yargılama sırasında öldüğüne göre, dava açılmasına sebebiyet vermiş olması nedeniyle yargılama giderleri ve davadan önceki döneme ilişkin belirlenecek ecrimisilden mirası reddetmeyen mirasçılarının halefiyet tarikiyle sorumlu tutulmaları gerekeceği kuşkusuzdur. Bunun içinde öncelikle, dava sırasında ölen A."nin tüm mirasçılarına tebligat çıkartılarak onların huzuruyla davaya devam edilmesi ve davanın görülmesi gerekeceğinde de şüphe yoktur. Bir başka ifadeyle, ölen tarafın mirasçılarının davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri asıldır. Oysa, davacıların, davayı A."nin mirasçılarının hepsine karşı birlikte devam ettirmeleri zorunlu olup, mirasçılarının bazılarına karşı tebligat yaptırılarak bazılarına da, somut olayda olduğu gibi tebligat yaptırmadan davayı yürütemezler. Esasen, usul hükümleri kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece re"sen gözetilmesi gereklidir.
Davalı A.,bakımından, ölümünden sonra yürütülen dava yargılama gideri ve ecrimisilden sorumluluğa ilişkin olup, davanın tüm mirasçılara karşı birlikte yürütülmesi gerekir.
Ne varki, somut olayda, davacılar A."nin bir kısım mirasçılarına karşı davanın yürütülmesini istememişler ve onlar hakkında davadan feragat etmişlerdir. Oysa, A."nin ölümü ile Türk Medeni Kanununun 599.maddesi hükmü gereğince A. terekesinde (aktif ve pasifi yönünden) hak ve borçlar bakımından elbirliği mülkiyeti gereğince mirasçıları arasında mecburi (zorunlu) dava arkadaşlığı mevcuttur.
Öyle ise, A. mirasçıları bakımından sürdürülmesi olanaklı elde varsayılan bir davadan bahsedilemez.
Bu bakımdan, davalı A."nin elatma olgusu dışındaki hukuki sorumluluk gerektiren durumlar bakımından mirasçılarının aleyhinde hüküm kurulmasına olanak yoktur.
Buna göre, A."nin mirasçılarından kendisine tebligat yapılan ve davaya dahil edilen H. aleyhine davanın sürdürülmesi ve aleyhinde hüküm tesis edilmesi de Türk Medeni Kanununun 701 ila 703.maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyeti hükümlerine aykırılık teşkil eder. Bu kurallar gereğince, ecrimisil isteği bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, anılan ilkelerin gözardı edilmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
O halde, dahili davalı H."ın bu yönlere ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.