Davacı, 1.1.1994 tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı delillere göre davalının tüm, davacının ise diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, 1.1.1994 tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti istemiş, mahkeme yazılı gerekçelerle istemin reddine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa’da 506 sayılı Yasa’nın 79.maddesine koşut geçmiş tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tesbitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. 2926 sayılı Yasa’nın 7. maddesi hükmüne göre, bu yasaya göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kurum’a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasa’nın 5. maddesi ile 7. madde de belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir. 2926 sayılı Yasa’nın 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan yasanın uygulanma tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla, 55 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır.Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan resen tescil başlığını taşıyan 9.maddeye göre bu yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurum’ca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 36.maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için kurum’a başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 10.maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifler kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.
Yapılan incelemede, Ziraat Odası kaydının 2.7.2003 tarihinden başlayarak devam ettiği, tarım kredi kooperatifine üye olmadığı, üzerine kayıtlı tarım arazilerinin bulunduğu, sattığı pancar üründen 15.3.1995 tarihinde prim kesintisinin yapıldığı, başkaca prim kesintisinin mevcut olmadığı, 1.7.2004 tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilinin yapıldığı, talep konusu dönemde 1998 yılında 32 günlük SSK."na tabli çalışmasının bulunduğu, parcar kooperatifi üyeliği araştırılmadığı gibi, fındık bahçeleri bulunan ve fındık üretimi yaptığı muhtarlık beyanı ile anlaşılan davacının fındık ürünü yönünden prim tevkifatları ile kooperatif veya birlik kayıtlarının bulunup bulunmadığında araştırılmaksızın sonuca gidildiği görülmüştür.
Davacının pancak kooperatifi ortaklığı ile fındık ürünü yönünden prim kesintileri ve kayıtları araştırılarak, kayıtlarının mevcut olması halinde ve bu kayıtların bulunmadığının anlaşılması durumunda ise bu konudaki Yargıtay uygulamalarını dikkate alınarak istemin reddi yerine ilk kesintiyi takip eden aybaşından yıl sonuna kadar olan dönemin kabulünün gerektiği ortadadır.
Mahkece yukarıda belirtildiği şekilde araştırma yapılıp, deliller dümüyle toplandıktan sonucuna göre bir karar vermek gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.