MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 03.10.2011 havale tarihli dilekçe ile; ... ilçesi, ... mevkiinde bulunan 520 ada 172 (eski 108 ada 172) sayılı parseli müvekkillerinin miras bırakanı olan ..."ın 18.01.1946 tarihinde kayden satın aldığını, ancak 1960 yılında bedel ödenmeksizin taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 10.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 02.04.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle toplam 76.977.000,00.-TL tazminat istemiştir.
Davalı Hazine; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler içinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 03.12.2013 gün ve 2013/16013 E. - 2013/21473 K. sayılı ilâmıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "...Çekişmeli taşınmazın 01.06.1953 tarihinde yapılan kadastro sırasında 198.120 m² yüzölçümlü olarak taş ocağı ve kargir ahırı olan arazi niteliğiyle davacıların murisi adına tescil edildiği, daha sonra 15.06.1958 tarihinde taşınmazın 51.318 m² yüzölçümlü kesiminin orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği, dava tarihi itibariyle 6098 sayılı Borçlar Kanunun 146. maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiği..." belirtilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığı, Hazinenin süresinde zamanaşımı definde bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 08/12/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.