20. Hukuk Dairesi 2015/10122 E. , 2016/11873 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde özetle; ... ilçesi, ..... köyünde bulunan 101 ada 90 parsel sayılı taşınmazın yapılan kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tapuya tescil edildiğini oysa ki, bu taşınmazı ... varislerinden kadastro tespitinden önce satın aldığını, taşınmazın kadimden beri kültür arazisi olduğunu ve kendisinin de ekin ekmek suretiyle taşınmazı tasarruf ettiğini, taşınmazın kadastro tespiti sırasında sehven kullanılmayan taşlık ve çalılık olan komşu 101 ada 91 parsel sayılı taşınmazla karıştırıldığını ve bu taşınmazın adına tespit edildiğini ileri sürerek, 101 ada 90 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Davalı Hazine vekili taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında taşlık, çalılık, kayalık niteliğinde olup, üzerinde herhangi bir muhdesatın bulunmadığını, davacının zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Hazine aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile; 101 ada 90 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile 10/06/2012 tarihli orman bilirkişisi tarafından tanzim olunan raporda (B) harfi ile gösterilen 5.544,64 m²"lik kısmın 101 ada 90 sayılı parselden ifraz edilerek aynı ada son parsel numarası ile davacı adına tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline, (B) harfi ile gösterilen 5.544,64 m²"lik kısım çıkarıldıktan sonra kalan 4.587,61 m²"lik kısmın aynı ada aynı parsel numarası ile Hazine adına taşlık ve çalılık vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline, (A), (A1), (A2) ve (A3) harfleri ile gösterilen alanlar ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro sonucu oluşan tapu kaydının, kadastro öncesi nedene dayalı olarak iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmamaktadır. Ancak, 14.02.1979 yılında ilan edilen ve itiraz nedeniyle kesinleşmemiş orman kadastrosu ile 31.03.1992’de ilâna çıkarılan orman kadastro komisyonuna yapılan itirazlar nedeniyle kesinleşmeyen yerlerde orman kadastrosunun tamamlanması ve 2/B madde uygulama çalışmaları bulunmaktadır. Daha sonra 4999 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 9/Son maddesi gereğince yapılan fennî hataların düzeltilmesi çalışması yapılarak 02.07.2008 tarihinde ilâna çıkarılmıştır.
Çekişmeli 101 ada 90 parsel sayılı taşınmazın, çevresinde bulunan 89 ve 91 parsel sayılı taşınmazlarla birlikte nazara alındığında 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra nolu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3. ve 19.08.1974 günlü Resmî
Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1. ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde "... 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı" öngörülmüştür.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanunun 17/1-2 maddesi;
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20 - 830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20 - 808/1039, 08.02.1999 gün ve 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün ve 1999/8-689 - 822, 03.04.2002 gün ve 2002/8 - 230 - 261 ve 22.10.2003 gün 2003/20 - 665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacı ...’in davasının tümden reddi gerekirken, dava konusu taşınmazın krokide (B) harfiyle işaretli bölümünün özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 08/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.