20. Hukuk Dairesi 2015/5633 E. , 2016/11877 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 07/01/2014 tarihli dava dilekçesi ile; müvekkilinin ... ili ... Mahallesi 261 parselde kayıtlı tarla niteliğindeki 350/13750 paylı taşınmazı 20.092004 tarihinde ... isimli kişiden satın aldığını, ... Tapu Müdürlüğünün düzenlediği resmi satış senediyle gerekli vergi ve harçlar ödendikten sonra söz konusu taşınmazın müvekkili adına tescil edildiğini, ancak 2007 yılında müvekkilinin anılan taşınmazı satmak için ... Tapu Müdürlüğüne gittiğinde taşınmazı satmasının mümkün olmadığının, çünkü taşınmazın tapu kaydı üzerinde Milli Savunma Bakanlığı"nın kamulaştırma şerhinin mevcut olduğunun öğrenildiğini, bunun üzerine ilgili idareye dilekçe yazılarak mağduriyetin giderilmesinin istenildiğini, kamulaştırma işlemlerinin kamulaştırma tarihinde hissedar olan kişilere tebligat yapılmak suretiyle kesinleştirilip kamulaştırma bedelinin de bankaya yatırıldığı, ancak hissedarlar tarafından taşınmazın Hazineye devredilmeyip satış suretiyle ... isimli şahsa devredildiği, daha sonra yapılan satış işlemleri suretiyle de taşınmaz mülkiyetinin davacı ... ."a geçtiğinin bildirildiğini, davalı tarafından müvekkili aleyhine ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2007/348 Esas sayılı tapu iptali ve tescil davası açılarak davanın kabulüne karar verildiğini, kararın gerekçesinde ancak kamulaştırma tarihinde kamulaştırma bedelinin adına bankaya depo edilen hissedarlar tarafından bedel artırımı davası açılmadığından kamulaştırma işleminin kesinleştiği ve yasa gereğince taşınmaz malikinin idare olduğu gerekçelerine yer verildiğini, kararın temyiz edildiğini ve Yargıtay 5. Hukuk Dairesince onandığını, müvekkilinin mahkeme kararına istinaden taşınmazın mülkiyetini kaybettiğini, tapu sicilinde gerçekte idare adına kayıtlı olması gereken 15.10.1983 tarihli kamulaştırma işlemine konu olan taşınmazın tapuda adına kayıtlı ..."dan satış suretiyle harç ve vergileri de ödenerek devralındığını, müvekkilinin taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde "2512 yev.6830 sayılı Kanunun 25.md uyarınca istimlak edilmiştir" ibaresinin yazılı olmasına rağmen tescil işleminin yapıldığını, Tapu Müdürlüğü"nün üzerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve kamulaştırılmış taşınmazın satışını yaparak kusurlu davrandığını, Devletin, tapu müdürlüğü görevlilerinin Medeni Kanun ve Tapu Sicil Tüzüğü"nde yer alan kurallara uymamasından doğan bütün zararlardan sorumlu olduğunu, belirtilen sorumluluk türü kusura dayanmadığı gibi hatalı işlem ve yanlış tutulan tapu sicili nedeniyle de sorumluluğunun bulunduğunu, gerçek durum bilinse idi müvekkili tarafından söz konusu taşınmazın almayacağı konusunda kuşku bulunmadığını, hatalı işlem sebebiyle mülkiyet ihlaline dayalı tazminat davası olduğundan
zamanaşımının söz konusu olmadığını, uğranılan zarar miktarının tespitinin bu aşamada mümkün olmadığından yargılama sırasında belirlenecek değere göre artırılmak üzere 10.000,00 TL tazminatın davalıdan zararın oluştuğu 07.06.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007.maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Tapu Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de; Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK.2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki,“Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir.Temsilcide yanılmanın hukuki yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan Tapu Müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 08/12/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.