3. Hukuk Dairesi 2013/1247 E. , 2013/2952 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde 49.912,87 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde, müvekkiline ait kredilerden kaynaklanan icra takip dosyalarındaki .... lehine olan hak ve alacakların .... tarafından .... AŞ. tarafından ....’na, .... tarafından da davalı ...’a temlik edildiğini, ... 3. İcra Müdürlüğünün 2008/8380-8376-8383, 8373, ... 5. İcra Müdürlüğünün 2008/8417 ve .... İcra Müdürlüğünün 2007/1364 sayılı icra dosyalarının temlik kapsamında olduğunu, müvekkili tarafından ... 3. İcra Müdürlüğünün 2008/8373 sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip dosyasına tüm taksitli ve ihtiyaç kredi borçlarına karşılık 278.100,00 TL yatırıldığı ve taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırıldığı, ... 5. Noterliğinin 17.09.2010 tarihli ve 11836 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik edilen alacağın toplam 209.875,00 TL olduğu ve yine aynı sözleşmenin 2.2 maddesine göre temlik miktarının temlik edilen miktar ve ipotekle sınırlı olduğunu buna göre harçlar ile birlikte ödenmesi gereken miktarın 228.059,47 TL olduğu ileri sürülerek fazla tahsil edilen 49.912,87 TL.’nin istirdatı istenilmiştir.
Davalı vekili davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, ... 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/4-527 sayılı “Şikayet yolu ile haczin kaldırılması” istemli davada aldırılan bilirkişi raporunun denetlenebilir nitelikte, somut olaya uygun olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ve 49.912,87 TL’nin avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Borçlar Kanununun 162. maddesi uyarınca kanun, akit veya işin mahiyeti icabı menedilmiş olmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacaklı alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir.
Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında düzenlenen alacağın temliki, ister sözleşmeye, ister kanun hükmüne ya da yargı kararına dayansın, üçlü ilişkiye dayanan hukuki bir yapıyı ifade eder. Yasa, temlik için yazılı şekil şartını yeterli görmektedir.
Alacaklı, bir borç ilişkisinden doğan alacağını üçüncü bir kişiye (temlik alan/temellük edene) devretmekte, alacak, temlik edenden üçüncü kişiye geçerken borç ilişkisinin aktif tarafı değişmekte, temlik eden borç ilişkisinden çıkarak onun yerine alacaklı sıfatıyla, alacağı devralan üçüncü kişi geçmektedir.
Temlik, mevcut bulunan bir alacağın varlık ve tutarını üçüncü kişiye aktaran bir işlem olup, yeniden borç doğurmaz (Yargıtay 4. HD. 13.4.1972 gün ve 1976 E-3333 K.).
Temlik ile birlikte üçüncü kişi, alacağı tamamen veya kısmen, alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin koşullarıyla iktisap etmektedir. Burada değişen sadece borç ilişkisinin tarafı (süjesi) olup, konusu (objesi) değildir (A. Kılıçoğlu-Borçlar Hukuku, 4. Bası, Syf.596 vd.).
Temlik eden, her şeyden önce alacağın temlik zamanındaki varlığından sorumlu bulunmaktadır. Alacağın tahsil amacıyla temlik edilmesi halinde de (BK. 170. md.) temlik edene bir garanti borcu öngörülmüştür.
Temellük eden (üçüncü kişi), borçluya karşı, alacağın kendisine temlik edildiğini ve alacağın varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Üçüncü kişi bunu ispat edebilmek için, alacaklının elinde bulunan ve alacağın varlığını gösterir bilgi ve belgelere dayanabilecektir. Üçüncü kişi ile borçlu arasındaki ilişki, alacaklı ile borçlu arasında borcun doğumuna yol açan borç ilişkisine dayanmaktadır.
Borçlu, temliki öğrendiği zaman temlik edene karşı haiz olduğu defileri üçüncü kişiye karşı da ileri sürebileceği gibi, alacak hakkının doğumunu önleyen olaylarla, alacak hakkını ortadan kaldıran olayları da itiraz olarak ileri sürebilir. Borçlunun ileri sürdüğü itirazlar sabit olduğu takdirde, yapılan temlik işlemi geçerli olmayacaktır.
Bir diğer ifadeyle, temlike rağmen borç ilişkisinin, özellikle sözleşmenin aktif tarafı olarak (temlik eden) alacaklı sıfatını korumakta, bu nedenle de, borçlunun borç ilişkisiyle ilgili irade beyanlarının muhatabı, temlikten önce olduğu gibi temlikten sonra da alacağı temlik eden ilk alacaklı olmaktadır.
Somut olayda, ticari- ihtiyaç kredilerinden kaynaklanan alacak temlik edilmekte, temlik sözleşmesi ile davacı alacaklı (bankanın) yerine geçmektedir. Alacağın temliki sözleşmesi, üçüncü kişiye alacağı talep etme, tahsil ve ahzu kabz yetkisi tanıdığı görülmektedir. Yargılama usulünden doğan haklarla birlikte temlik yapılması olanaklıdır.
Belge metninde, davacının alacak haklarının davaya konu edildiği açıklandıktan sonra, bütün hak ve borçlarıyla temlik edildiğinin açıklanması, kullanılan sözlere göre çok geniş kapsamlı ve anlamlı olup, alacağın temlik anında mevcut durumu yargılama usulüne ilişkin bütün haklar dahil kapsamına aldığının benimsenmesi zorunludur ( 4.HD. 9.7.1974 gün ve 5767 E. 4470 K ).
Alacağın temlikinin, alacaklı ile üçüncü kişi ve borçlu bakımından yukarıda açıklanan hüküm ve sonuçları ancak banka kredi sözleşmeleri ile icra takibine konu takip dosyaları kapsam ve koşulları ile yasal mevzuat çerçevesinde belirlenebilir.
Kabule göre de, İcra Hakimliği dar yetkili yargı yerleridir. Yönetsel ve yargısal bir takım görevleri vardır. İcra Tetkik Mercileri münhasıran takip hukukuna ilişkin sorunları çözümler. Buna karşılık işin esası ile ilgili sorunların çözüm yeri genel mahkemelerdir. (Talih Uyar. İcra İflas Kanunu Şerhi - 1974 Sf. 15 vd.).
İcra Hakimi, inceleme ve araştırma yetkilerinin dar, taraflarca ileri sürülebilen delillerin sınırlı olması nedeniyle, itirazın kaldırılması (İİK. m. 68), şikayet talepleri hakkında verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaz (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı - 2001 Cilt VI Sf: 5737 vd.).
Mahkemece, davacı ve davalı taraf iddiaları gözetilerek bu hususlarda konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, dar yetkili İcra Tetkik Mercii Hakimliğinde alınan ve tarafların iddia ve savunmalarını bu anlamda tam olarak karşılamayan raporun hükme esas alınması doğru olmayıp, hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.