20. Hukuk Dairesi 2016/3661 E. , 2016/11995 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Orman Yönetimi vekili 11/03/2015 havale tarihli dilekçesiyle, 83.580,00 m² yüzölçümü ve zeytinlik vasfıyla davalılar adına tapuda kayıtlı olan 408 ada 76 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 25.000,00 m² yüzölçümündeki bölümünün kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla, taşınmaz tahdit içinde kalan bölümünün davalılar adına tapu kaydının iptali ve davalıların taşınmaza elatmasının önlenmesi istemleriyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; aynı konuda mahkemenin 2012/594 Esasında dava açıldığı gerekçesiyle, davanın HMK’nın 114/1-ı maddesi uyarıca dava şartı yokluğu nedeniyle usûlden reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan yer iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil ile elatamın önlenmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, daha önce açılmış bir davanın, eldeki dava açısından (HMK 114/1-2) derdest kabul edilebilmesi için her iki davanın konusu, tarafları ve sebebinin aynı olması gerekir. Bu açıdan bakıldığında eldeki davada, Orman Yönetimi tarafından 408 ada 76 sayılı parselin bir bölümünün kesinleşmiş orman tahdidi içinde kaldığı iddiasına dayalı olarak anılan parselin tahdit içinde kalan bölümünün davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla tescili ve elatmanın önlenmesi istemleriyle, derdestlik kabul edilen ve mahkemenin 2012/594 Esas sayılı dosyasında ise 408 ada 76 sayılı parselin tapu malikleri tarafından, taşınmazın bir kısmının orman tahdidi içinde kaldığı iddiasıyla, taşınmazın kesinleşen tahdit içinde kalan bölümü yönünden 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat ve bu isteğe bağlı olarak bu bölümünün tapu kaydının iptali istemleriyle, açılmıştır.
Az yukarıda belirtilen davaların; davacıları, davaların sebepleri ve talep sonuçları farklı olduğu gibi her iki istemde de tapu iptal ve tescil istemi olması nedeniyle davaların aynı olduğundan da söz edilemez. Eldeki dava da dava sebebi kesinleşmiş orman tahdidi olup, istem ise tapu iptal ve tescil ile elatmanın önlenmesi, derdest kabul edilen davada ise dava sebebi 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi olup, istem ise tazminattır. Ayrıca tazminat isteyen tarafın tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuş olması da taşınmaz maliklerinin isteminin tapu iptal ve tescil olduğu anlamına da gelmemektedir. Zira, tazminat isteğiyle dava açan tapu malikleri tarafından tapu iptal ve tescil istenmeseydi dahi tazminata hükmedilmesi halinde mahkemece re’sen, taşınmazın tazminata konu bölümün idare adına tesciline karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, dava sebepleri ve talep sonuçları farklı olan ancak her iki davanın konusu aynı taşınmaz olduğundan davalar arasında HMK"nın 166. maddesi gereğince bağlantı bulunduğu gözetilerek her iki dava birleştirildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı Orman Yönetimi vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.