Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 119 parsel sayılı taşınmazın Suriye uyruklu kök muris M.Ş.oğlu S. adına kayıtlı iken veraset ilamına göre 27.12.1969 tarihinde mirasçılarına intikal ettiğini, ifraz ile 31 adet parsele ayrıldığını, mirasçılardan F.R.ve R.’nin Suriye uyruklu olduğunu, 1062 sayılı yasa uyarınca paylarına şerh düşüldüğünü, 1536 parsel sayılı taşınmazın satış ile davalıya devredildiğini, yapılan temlikin yasal olmadığını ileri sürerek 1536 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan kaydın iptali ile kök muris M. Ş. oğlu S.adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi .... .... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 119 parsel sayılı ana taşınmazın 9.6.1932 tarihinde kadastro suretiyle Ş.M. Oğlu S. adına tescil edildiği, adı geçenin 5.10.1936’da ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği, mirasçılardan bir kısmının paylarını satışlar yoluyla üçüncü kişilere devrettiği, davalının ana taşınmazda 31.10.1983 tarihinde üçüncü kişiden pay satın aldığı, taşınmazın 1987 yılında taksime tabi tutularak birçok parsele ayrıldığı ve çekişme konusu 1536 sayılı ifraz parselinin 16.9.1987 de taksim ile davalı adına tescil edildiği görülmektedir.
Davacı Hazine, 119 sayılı taşınmazın kök maliki S.’in ve mirasçılarının Suriye uyruklu olduklarını, 1062 Sayılı Kanun ve buna bağlı olarak çıkarılan Kararnamelerle mallarına el konulduğunu, yapılan intikal ve satışların geçersiz bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, 15.6.1927 tarihinde yürürlüğe giren 1062 Sayılı Yasa ile , Bakanlar Kuruluna karşılıklılık (Mukabele-i bilmisil) olarak bir devletin vatandaşlarının Türkiye’deki malları üzerindeki tasarruflarını kısmen veya tamamen tahdit, veya onlara el koyma yetkisi verilmiştir. Bakanlar Kurulunca, bu yasaya uygun olarak Suriye uyruklu kişiler hakkında 13.1.1939 tarih 2/10250 Sayılı Kararname çıkarılarak, taşınmazlarını başkalarına devretmeleri ve üzerlerine ipotek koydurmaları yasaklanmıştır. 23.6.1959 tarihinde kabul edilen sözleşme ile Türkiye Sınırları içinde kalan ve Türk Tabiiyetine geçmiş sayılan kimselere, Suriye ve Lübnan uyruğuna geçmek için sözleşme tarihinden itibaren 6 aylık ikametgahlarını nakletme, 18 aylık da mallarını tasviye için süre tanınmıştır. 31.5.1940 tarih 2/13629 Sayılı Kararname Lübnan ve Suriye uyruğunu tercih edenlerin mallarını, tanınan 18 aylık sürenin bitimine kadar zayii ve telef olmaması için nasıl idare edileceğine ilişkin yöntemleri belirlemiş, Suriye uyrukluların malları Devletçe konulan bu ilkelere göre idare edilmeye başlanmıştır. İlave olarak süresinde mallarını tasfiye etmeyen kişilerin mallarının, 2490 Sayılı Yasaya, göre tasfiye edileceği hükmü getirilmiştir. 14.2.1942 tarih 2/17317 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de muvazaalı temliklerin, önlenmesi yönünden Suriye uyruklu kişilerin, borçlarından dolayı malları üzerinde haciz konarak satışlarının yapılabilmesi yasaklanmıştır. 18.11.1957 tarih 4/9697 Sayılı kararname ise, Suriye uyrukluların, paydaşı olduğu taşınmazların rızaen taksimlerini yasaklamış ancak mahkeme eliyle şuyuun izalesine imkan vermiştir. Bunun yanında Medeni Kanunun 724 ve 725.maddesine göre temliken tescilleri önlenmiştir. Son olarak 17.10.1966 tarihinde yürürlüğe giren 1.10.1966 gün 6/7104 Sayılı Kararname ile de, Suriye uyrukluların mallarına Devletçe el konmuştur. Kısaca belirtmek gerekirse Suriye uyrukluların mallarının mülkiyeti 1966 tarihine kadar Devlete geçmemiş ise de, bu malların gerek mal sahibinin iradesi, gerekse iradesi dışında özel kişilere geçmesi önlenmiş, onlara vaziyet edilmiş üzerlerinde gittikçe artan bir hakimiyet kurulmuş, sonunda da söz konusu kararname ile fiilen el konulmuştur. Diğer bir anlatımla 1.10.1966 tarihinden önce ilerde Devlete geçeceği düşünülerek Suriye uyrukluların malları denetim altına alınmıştır (Hukuk Genel Kurulunun 15.4.1992 tarih 992/7-174-245 Sayılı, 4.12.1991 tarih 991/16-539-624 sayılı kararı)
Somut olaya gelince; 119 sayılı ana taşınmazdan ifraz edilen diğer ifraz parsellere yönelik açılan aynı nitelikteki davalarda, kök malik S. ile mirasçılarının Suriye uyruklu olup olmadıklarının ilgili idari mercilerden de sorulmak suretiyle kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra yukarıda değinilen düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuş, yapılan araştırmalar sonucunda mahkemelerince davanın reddine karar verilmiş ve bu kararlar Dairemizce " ... kök malikin mirasçılarının Suriye uyruklu oldukları kanıtlanamadığı" gerekçesi ile onanmıştır.
Esasen, eldeki dava dosyası içinde bulunan Hatay İl Nüfus Müdürlüğünün 22.11.2007 tarihli ve Hatay Valiliğinin 4.3.2008 tarihli yazılarında da mirasçıların Suriye uyruklu olduklarına dair bir bilginin bulunmadığı da bildirilmiştir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler ve emsal kararlar birlikte değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.