20. Hukuk Dairesi 2016/7643 E. , 2016/12079 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili, müdahil davacı vekili ve davalı ve birleşen 254 Esas sayılı dosya davalı - davacısı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2007 yılında 3402 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan kadastro sırasında .... ilçesi, ... köyü 208 ada 64 ve 130 parsel sayılı sırasıyla 36.025,09 m² ve 2.986,21 m² yüzöçümündeki taşınmazlar ham toprak niteliği ile Hazine adına, 208 ada 129 parsel sayılı 4.146,67 m² yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle zeytinli tarla niteliği ile M.. Ş.. adına tespit edilmişlerdir.
Asıl davanın davacıları H.. K.. ve H.. İ.. vekili; ırsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunarak 208 ada 64 ve 130 parsel sayılı taşınmazların müvekkilleri adlarına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 10.12.2013 tarihli oturumda 208 ada 130 sayılı parsele ilişkin davadan feragat etmiştir. M.. Ş.. 24.12.2013 tarihli dilekçe ile; satış senedi ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 208 ada 130 sayılı parselin adına tescile karar verilmesi istemiyle davaya katılmıştır.
Birleştirilen davanın davacısı Hazine vekili; 208 ada 129 parsel sayılı taşınmazın taşlık çalılık niteliğinde bulunduğunu, zilyetlik yoluyla kazanılacak yerlerden olmadığını ileri sürerek kadastro tespitinin iptal edilip Hazine adına tescilini istemiştir.
Birleştirilen davanın davacısı M.. Ş..; satış senedi ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 208 ada 119 ve 129 sayılı parsellerin adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece; davalar birleştirildikten 208 ada 119 sayılı parsele ilişkin dava tefrik edildikten sonra asıl davanın davacılarının 208 ada 130 sayılı parsele ilişkin davalarının feragat yönünden reddine, 208 ada 64 ve 130 sayılı parsellerin imar ihya edilmediği gerekçesiyle asıl davanın davacılarının 208 ada 64 sayılı parsele, katılanın 208 ada 130 sayılı parsele yönelik davalarının reddine, 208 ada 129 sayılı parselin orman sayılmayan yerlerden olduğu, uzun yıllardır zeytinlik olarak kullanıldığı, zilyetlik yoluyla taşınmaz edinme koşullarının tespit maliki yararına oluştuğu gerekçesiyle Hazinenin davasının reddine, çekişmeli taşınmazların tespit gibi tapuya tescillerine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 1941 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 07.06.2002 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması, 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi hükmü uyarınca yapılıp 28.02.2008 tarihindeilan edilen fenni hataların düzeltilmesi işlemi vardır.
1) Asıl davanın davacıları vekilinin 208 ada 64 sayılı parsele, katılan vekilinin 208 ada 130 sayılı parsele ilişkin temyiz itirazları yönünden;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye temyize konu taşınmazların halen kayalık ve makilik niteliğinde bulundukları, imar ihya edilmedikleri, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerindeki koşulların oluşmadığı anlaşıldığına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile anılan parsellere ilişkin hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2) Birleştirilen davanın davacısı Hazinenin 208 ada 129 sayılı parsele ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece anılan parsel hakkında verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; Hükme dayanak yapılan orman bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda, temyize konu taşınmazın kesinleşen orman tahdit haritasının dışında bulunduğu, % 40 eğimli olduğu, üzerinde deliceden aşılanmış zeytin ağaçları ve aşılanmamış deliceler bulunduğu, 1963 baskı tarihli memleket haritasında çalılık olarak gözüktüğü, kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığından orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiştir.
Ancak yörede ilk orman tahdidi 1941 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılmış olup, bu kanuna göre yapılan tahditlerde sadece Devlet Ormanları belirlenmiştir. Bu sebeple 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşan kesinleşmiş orman tahdit haritaları, orman sınırı dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu nitelikteki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi başka deyişle öncesinin ve eylemli durumunun incelenip araştırılması gerekir.
Diğer taraftan, 6831 sayılı Kanunun 23.09.1983 gün ve 2896 sayılı Kanunla değişik 1/ı maddesinde "sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, Özel Kanunu (...1939 gün 3573 sayılı Kanun) gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 09.07.1956 gün ve 6777 sayılı Kanunla tarih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar orman sayılmaz" hükmü bulunmaktadır. %12’den fazla eğimli deliceler muhafaza (koruma) makisi olup, muhafaza makileri de 5653 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 3116 sayılı Kanunun 1/e maddesinin istisnasını teşkil etmektedir. Bilindiği üzere çam, ladin, gürgen, meşe, kayın gibi ağaçlar asıl orman ağacı olmakla birlikte, meyveli-meyvesiz fıstık çamı, palamut meşesi, aşısız kestane, kavak, söğüt, kızılağaç, akasya, okalüptüs ağaçları, aşılı ve aşısız zeytinliklerle, yabani veya aşılanmış fıstık, sakız ve sakız nevileri olan menengiç, buttun, yabani sakız, (mezdeki sakız) adi sakız, filistin sakızı ve harnup ağaçları da orman örtüsüdür. Bu gibi yerler 6831 sayılı Kanunun 1/I maddesi gereğince toprağıyla birlikte orman sayılır. 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesinde “Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerlerin orman sayılmayacağı hükme bağlanmış olmakla birlikte, maddenin karşı anlamından orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan çalılık, fundalıklarla örtülü yerlerin orman sayılacağı açıktır. Teraslama ve hafriyatla taşınmazın eğiminin düşürülmesi taşınmazın gerçek niteliğini değiştirmez. Bilimsel yönden eğimi % 12’nin üzerinde olan taşınmazların toprak muhafaza karakteri taşıdığı kabul edildiği gibi 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/P maddesinde % 12"den fazla eğimli olan maki ve fundalık yerlerin toprak muhafaza karakteri taşıyacağı ve 26/j maddesinde bu tür yerlerin orman olarak sınırlandırılmasının zorunlu olduğu ve aynı maddenin ikinci fıkrasında bu yerler orman rejimine girdiğinden herhangi bir nedenle orman kadastrosu sınırlarının dışında bırakılmış olmasının orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.1970, 1974, 1984, 1986 ve 2004 tarihli orman kadastro yönetmeliklerinin tümünde “3573 sayılı Kanunla bu Kanunu değiştiren 6777 sayılı Kanuna göre Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş, zeytinlik, sakızlık ve harnupluk sahalar için tevzi işlemleri yapılmamış ise Devlet Ormanı olarak sınırlandırılır.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/02/2008 gün ve 2008/20-157 E. - 2008/194 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere delicelik ve yabani zeytinlerin aslı orman ağacı olup, ancak 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre yetkili makamlarca karar verilmesi ya da verilen bu karar uyarınca tapu kaydı oluşturulması durumunda o yerin orman olmadığı kabul edilebilir. Kanun gereği zeytincilik parseli olarak belirlenip tahsis edilmeyen yerin aşılanmak suretiyle iktisabı mümkün değildir. Bu tür bir yerin orman sınırları dışında bırakılması kişilere bir hak sağlamaz.
Somut olayda çekişmeli taşınmaz 1941 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman tahdit haritası dışında kalmakta ise de yöreye ait eski tarihli memleket haritasında çalılık rumuzlu yeşil alanda gözükmekte ve % 40 eğimli olup üzerinde halen deliceler ile deliceden aşılanmış zeytin ağaçları bulunmaktadır. Katılanda satış senedi ve zilyetliğe dayanarak dava açmış olup 3573 sayılı Kanun uyarınca oluşan tapu kaydına tutunmamıştır. Bu durumda, Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, asıl davanın davacıları H.. K.. ve H.. İ.. vekili ile katılan M.. Ş.. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 208 ada 64 ve 130 sayılı parsellere ilişkin hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacılar ve müdahil davacıya ayrı ayrı yükletilmesine,
2) Yukarıda ikinci bentde açıklanan nedenlerle, birleştirilen davanın davacısı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile 208 ada 129 parsele ilişkin hükmün BOZULMASINA, 12.12.2016 günü oybirliği ile karar verildi.