21. Hukuk Dairesi 2006/1195 E. , 2006/1680 K.
"İçtihat Metni" Mahkemesi : Çorum İş Mahkemesi
Tarih : 17.11.2005
No : 552-525
Davacı, ilk işe giriş tarihinin 01.10.1978 tarihi olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava Sigortalılık başlangıç tarihinin 01.10.1978 olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istek davanın ısbat edilmediğinden Red edilerek hüküm altına alınmıştır.
Davacının M i. K. unvanlı ve 01.10.1978 tarihi itibari ile 506 sayılı yasa kapsamında bulunan iş yerinde 01.10.1978 tarihinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesinin 27.10.1978 tarihinde kuruma verilmiş olduğu ancak 4 aylık dönem bordolarının kuruma verilmemiş olduğu dosya içersinde bulunan kurum yazıları ve işe giriş bildirgesinden anlaşımlıktadır. Davanın nitelikçe kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle davacının tanık listesi ve bilgilerini mahkemeye bildinmediği için davanın subut bulmadığı gerekçesi ile RED kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten çalışmanın geçtiği iddia edilen iş yerinin 506 sayılı yasa kapsamında işyeri olduğu ve işe giriş bildirgesinin de süresinde verilmiş olmasına rağmen işe giriş bildirge tarihindeki dönem bordrosunun kuruma verilmemiş olması nedeniyle komşu işyeri kayıtları tesbit edilip kayıtlara geçmiş bordro tanıkları dinlenmemiştir.
Yapılacak iş; 01.10.1978 tarihli bildirgenin verildiği ve dönem bordolarının verilmediği bu işyerinden zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını alması; elde edilecek bilgilere göre gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.