20. Hukuk Dairesi 2016/7709 E. , 2016/12380 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 20.12.2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... vekili Av. ... ile Hazine vekili Av....geldi, diğer taraftan... vekili Av. ... ve Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
Davacı vekili 21.12.2012 havale günlü dilekçe ile ... Köyü 1038 ada 86 parsel sayılı taşınmazın, davalı gerçek kişi tarafından ...1. Noterliğince düzenlenen 24 Ocak 2001 gün 2269 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile müvekkiline satıldığını, bedelinin nakden ödenerek zilyetliğinin devir edildiğini, satış vaadine konu taşınmazın,... Asliye 4. Hukuk Mahkemesinin 07.03.1995 gün 1994/987-192 sayılı kararı ile 26.000 m² bölümünün, nitelik yitirdiği gerekçesiyle orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olduğundan tapusunun iptal edildiğini, 10.000 m² bölümünün tapu kaydının ise davalı üzerinde bırakıldığını, ifraz ile oluşan 1038 ada 111 sayılı parselin davalı gerçek kişi adına, 1038 ada 112 parselin ise Hazine adına tescil edildiğini, 1038 ada 111 parselin satış vaadi sözleşmesi nedeniyle müvekkili adına tescilinin yapıldığını, 1038 ada 112 parselin Hazine adına kayıtlı olması nedeniyle zilyetliğinin devredilmediğini, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen ek madde 4 uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında 2700 ada 1 ila 40, 2701 ada 1 ila 24 parsel sayısı ile kadastro tespitinin yapıldığını, davalı gerçek kişinin 6292 sayılı Kanun uyarınca iade için başvuruda bulunduğunu, ancak noter satış vaadi sözleşmesi nedeniyle müvekkili adına tescil edilmesi gerektiğini belirterek 1038 ada 112 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, aksi takdirde tazminata karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davacının kullanımının bulunmadığı, satış vaadine konu taşınmazın 1038 ada 111 sayılı parsel olduğu ve davacıya devrinin yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/03/2015 gün ve 2014/10519 -2015/1638 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...970 yılında yapılıp kesinleşen genel arazi kadastro çalışmaları sonucu oluşan ve gerçek kişi adına tapuda kayıtlı bulunan 1038 ada 86 parsel sayılı taşınmazın, ...Asliye 4. Hukuk Mahkemesinin 1996 yılında kesinleşen 07.03.1995 gün 1994/987 - 1995/192 sayılı kararı uyarınca 23.07.2001 tarihinde ikiye ifraz
edilerek, 10.000 m² yüzölçümlü bölümünün 1038 ada 111 parsel numarasıyla ... adına, 26.000 m² bölümünün ise orman tahdidi içinde iken 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca nitelik yitirdiği gerekçesiyle 1038 ada 112 sayılı parsel numarasıyla Hazine adına tescil edildiğinden 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesi kapsamında bulunduğu ve yalnızca önceki malik (iptal edildiği esnada malik bulunan) veya kanuni mirasçılarına iadesinin olanaklı olduğu, davalı gerçek kişi tarafından da iadesi için Hazineye başvuruda bulunulduğu, iade işlemlerinin halen devam ettiği, ...1. Noterliğince düzenleme şeklinde tanzim olunan 24.01.2001 gün 02269 yevmiye numaralı satış sözleşmesinin konusunun 1038 ada 86 parsel sayılı taşınmaz olduğu, sözleşme içeriğinde, vaat alacaklısının talebi üzerine mahkeme neticelendikten hemen sonra, almayı vaat edenin istediği tarihte kat"i ferağ verileceğinin belirtildiği, davalı ... adına tescil edilen 1038 ada 111 parsel sayılı taşınmazın, davalı gerçek kişi tarafından taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesi uyarınca 24.07.2001 tarihinde davacı..."ya devredildiği, eldeki davada ise taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalı adına kayıtlı iken, nitelik yitirme nedeniyle orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle iptal edilip Hazine adına tescil edilen 1038 ada 112 parsel sayılı taşınmazın, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin konusu olup olmadığına ilişkin olduğu, sözleşmenin düzenlendiği tarihte, 1038 ada 112 parsel numarasıyla tescil edilen taşınmazın mülkiyetinin, Medeni Kanunun 705. maddesi uyarınca tescilden önce mahkeme kararı ile Hazineye geçtiği, ancak başkasına ait taşınmazlara ilişkin olarak da gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılabileceği, geçersiz bir satış vaadi sözleşmesi bulunmadığı, ancak vaat borçlusunun tasarruf yetkisinden yoksun oluşu nedeniyle öznel imkansızlık halinin mevcut olduğu, taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin, 1038 ada 112 parseli kapsayıp kapsamadığı ile öznel bir ifa imkansızlığı halinin bulunup bulunmadığı, davanın terditli olarak açılması ve taşınmazın 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesi kapsamında bulunan taşınmazlardan olması nedeniyle davacıya iadesinin mümkün olmadığı nazara alınarak, aynı kanunun 7/4 maddesi gözetilerek 7/1-a maddesi uyarınca, Hazine tarafından önceki kayıt maliki olan davalı gerçek kişiye iade edilip edilmeyeceğinin belirlenmesinden sonra değerlendirileceği, bu nedenle, davalı gerçek kişinin 6292 sayılı Kanun uyarınca Hazineye yaptığı başvurunun sonucu bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne, 1038 ada 112 parselin Hazine adına kayıtlı tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... davalılar ... ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, nitelik yitirme nedeniyle orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kaydı iptal edilen taşınmazın, satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak 6292 sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca iadesi, aksi takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir. Bilindiği üzere mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (9.5.1960 Gün.21/9 sayılı YİBK).
Bozma kararında açıkça, "Çekişmeli taşınmazın 6292 Sayılı Kanunun 7/1-a maddesi kapsamında bulunan taşınmazlardan olması nedeniyle davacıya iadesinin mümkün olmadığı nazara alınarak, davalı gerçek kişinin 6292 sayılı Kanun uyarınca Hazineye yaptığı başvurunun bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi" gerektiği belirtildiği halde mahkemece davalının iade başvurusunun sonucu beklenmeden çekişmeli taşınmazın 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesi gereğince iade edilecek yerlerden olduğu, önceki malikin iade talebinin bulunduğu ve iade işlemlerinin devam ettiği, satış vaadi sözleşmesinin 1086 ada 112 parseli de
kapsadığı ancak Hazine adına tescil edilip, tapu malikinin tasarrufundan çıkması nedeniyle ifa imkansızlığı bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı, çekişmeli taşınmazın iadesi istemiyle idareye başvurduğuna, idarenin de 11.02.2016 tarihli yazıyla iade işlemlerinin devam ettiğini bildirdiğine göre başvurunun sonucunun beklenmesi gerekirken usuli kazanılmış hak ilkesi ihlal edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; tarafların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.350,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı gerçek kişi ve Hazineye verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.