Davacı davalılardan işverenlere ait işyerinde 5.11.1986 tarihinden itibaren çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalı kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı SSK’nın tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalılara ait işyerinde 5.11.1986-30.7.1998 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tesbitini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile varılmıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiği göz önünde tutularak gerektiğinde, doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplayıp bunları birlikte değerlendirmek suretiyle bir sonuca gitmelidir.
Somut olayda davacının tespit istediği dönemde davalı işverenlere ait işyerlerinden veya başka bir işyerinden çalışmasının Kuruma bildirilmediği ve fiili çalışma kanıtlanırsa çalışmanın kesintisizliği nedeniyle hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle geçmemiş olacağı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Mahkemece dinlenen bordro tanıkları, davacının davalılara ait işyerinde çiçek kesme işinde 1986-1998 yılları arasında aralıksız çalıştığını, davalılardan A. Tarım A.Ş. ile .. Tarım A.Ş.’nin aynı işyerinde faaliyet gösterdiklerini doğrulamıştır. Öte yandan 11.7.1995
tarihli SSK Müfettişince tutulan durum tespitine dair raporda da, 30.6.1994 tarihine kadar A. Tarım A.Ş.’de çalışan bazı işçilerin bu tarihten sonra aynı adreste faaliyet gösteren .. Tarım A.Ş.’de çalıştıkları, böylece işçili devrin söz konusu olduğu saptanmıştır. Dosyaya ibraz edilen A. Tarım A.Ş’nin Kuruma intikal ettirdiği 1993 yılının 1. ve 2. dönem bordrolarında da işyeri adresi ve işyeri sicil numarasının .. Tarım A.Ş.’ninki ile aynı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca 30.5..1995 tarihli SSK Müfettişince tutulan işyeri durum tespit tutanağında denetlenen işyerinin ünvanı .. Tarım A.Ş. olduğundan davacının “bu işyerinde” 1.7.1994 tarihinden itibaren çalıştığına dair beyanı A. Tarım A.Ş.’deki 1986-1994 yılları arasındaki çalışmasına yönelik değildir. Bu nedenle A. Tarım A.Ş.’deki 1986-1994 yılları arasındaki çalışması yönünden bağlayıcı olamaz.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutularak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine, 4.4.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.