3. Hukuk Dairesi 2021/3727 E. , 2021/7048 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın davalı... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar ... ve ...yönünden davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalılar ...,...,..., ve ... ....vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, babasının ölümünden sonra babadan kalan malların intikali vs işlemleri yapmak üzere davalı..."ın tavsiyesi üzerine 11.11.1997 tarihli vekaletnamesi ile davalılardan ...."ı vekil tayin ettiğini ve 05.12.1997 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin imzalandığını ve bu sözleşmeye göre "meydana çıkarılacak miras payının tasfiyesi normal satış,izalei şuyu gibi her türlü şekilde olabilir satılan veya tasfiye edilen her miras payının nakde dönüşümünde avukat elde edilen paranın % 5 ini avukatlık ücreti olarak alır" ibaresinin bulunduğunu, miras yolu ile intikal eden 1/2 hissenin maliki olduğu ... İlçesi, ... köyü ... ve ... nolu taşınmazların kamulaştırıldığını, davalılardan ..."ın kendisinin yazılı muvafakatini alma gereği duymadan kazanılan davanın %25"inin diğer avukatlara vekalet ücreti olarak verilmesi hususunda 3 adet ücret sözleşmesi tanzim ederek bu görevi Av...., Av...l ve Av.... isimli kişilere verdiğini, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2001/335 E. sayılı davanın davalılardan ... ... tarafından tevkil vekaletine istinaden açıldığını ve avukat tarafından sonuna kadar takip edildiğini, taraflarına tevkil vekaletname verilmeyen ancak %25 oranında ücreti vekalet ödenen ... isimli kişinin İstanbul Barosuna kayıtlı olmadığının öğrenildiğini, açılan tezyidi bedel davasında verilen ve kesinleşen kararın Silivri İcra Müdürlüğünün 2003/1227 E. sayılı dosyası ile toplam 3.369.107.928.401 TL olarak takibe konulduğunu, borçlu Adalet Bakanlığı tarafından yatırılan toplam 4.296.357.700.000 TL nin davalı ... Yıldızlar tarafından icra müdürlüğünün Ziraat Bankasındaki hesabından çekildiğini ve alınan paranın 3.106.663.594.800 TL si ücret sözleşmesi yapılan avukatlara ödenmek üzere davalı Av.... tarafından imzalı 24.06.2004 tarihli belge kapsamında alıkonduğunu, bu bedeli talep etmesine rağmen tarafına iade edilmediğini, babasından kalan taşınmazın kamulaştırma sonucu açılan dava neticesinden hakedilen 4.296.357.700.000TLin 1/4 üne tekabül eden 1.074.089.425.000 TL yi alabildiğini, %75 i olan 3.107.663.594.00 TL sinin 3 avukat adına düzenlenen sözleşme ile elinden alındığını, bu meblağa Av.... tarafından alınan %5 avukatlık ücreti dahil edilmediğini belirterek kendisinden haksız olarak kesilen bedelden fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 6.000 TL lik bölümünün alındığı tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bilahare bozmadan sonra verdiği 08.03.2016 tarihli dilekçe ile davasını ıslah ettiğini bildirmiştir.
Davalı,...,...,..., davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, "davalı... hakkındaki davasının feragat nedeni ile reddine,davacı nın davalı ... hakkındaki davasının takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,davacının diğer davalılar hakkındaki davasının reddine " dair verilen karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesince ( kapatılan ) haklarında esastan red kararı verilen davalılar yönünden, Avukatlık Kanunu"nda yapılan değişikliklerden ve dosya safahatından sözedilerek " 1- ... Davalı ..."ın yetkisi olmadığı halde diğer davalı avukatlar ve avukat dahi olmadığı anlaşılan davalı ...ile yaptığı avukatlık ücret sözleşmeleri geçersiz olduğundan ve davalı avukatların hak ettikleri ücreti vekalet miktarının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda hesaplanması gerekip,davalı vekillerin hesap verme yükümlülükleride dikkate alınarak mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda aldırılacak bilirkişi raporuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile geçersiz sözleş sözleşmelere ve buna dayalı geçersiz ibranameye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi bozma nedenidir. 2-Davalı ... tarafından mahkeme masraflarının davacı tarafından kendisine verildiğine dair cevap dilekçesinde açık beyanı olduğu halde masrafların davacı tarafından karşılanmadığından bahis ile bu talebinde red edilmesi doğru olamayıp, mahkemece davacı tarafından yapılan masrafların belirlenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ..." denilerek bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davalı Hüma hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, davalı Uygar hakkındaki davanın takipsiz bırakılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın ise kabulü ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile 6.000 TL"nin bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm davacı vekili, davalı ....vekili, davalı ... vekili ve davalı ...vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklı alacak isteğine ilişkin olup, davanın kısmi dava niteliğinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 6100 Sayılı HMK"nın 141/1. Maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvaffakati ile aşılabileceği yine HMK"nın 144/2. Maddesine belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukuki imkandır. (HMK.176.mad.) HMK"da ıslahla ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK"nın 177/1 maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada hem yazılı hem de basit yargılama usulünde ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlayan tahkikat aşaması HMK"nın 184 ve 185 maddelerinde açıklandığı gibi tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin tahkikatın bittiğini taraflara tefhimi ile tahkikat aşamasının bitiminin gerçekleşeceği de kabul olunmaktadır. Bu bağlamda, 28.07.2020 yürürlülük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK"nın 177/2. Maddesinde; "" Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesince gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararında uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."" düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir. Bu noktada aydınlatılması gereken bir husus da usule ilişkin kazanılmış hak kavramıdır. Bu konuda HMK"da bir hüküm olmamakla beraber Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun ana ilkelerinden biri haline gelmiş olup; mahkemenin Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usule ilişkin kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Ancak mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında usuli kazanılmış hak kavramının istisnasının uygulanacağının gözden kaçırılmaması gerekir. Kaldı ki usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir.
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, her ne kadar mahkemece bozma kararına uyularak davanın ıslah edilmemiş hali ile kabulüne karar verilmiş ise de; usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği gözetilerek, 28.07.2020 yürürlülük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK"nın 177/2.maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir eylem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde yasa değişikliği uyarınca ıslah yapılabilecektir. Bu haliyle bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin mahkeme gerekçesinin yerinde olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Ne var ki, davacının ıslah talebi HMK 176 ve devamı maddelerinde belirtilen diğer hususlar yönünden değerlendirilmiş de değildir. Hal böyle olunca, davacının ıslahının anılan yasa kuralı kapsamında değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair, temyiz talebinde bulunan davalıların tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair, davalı ..., davalı ... ... davalı ..."un tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı ve davalılar ... ve ...a iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.