20. Hukuk Dairesi 2015/16142 E. , 2016/12466 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkillerinin ... Mahallesi mevkiinde kain 91 ve 92 parsel sayılı taşınmazlarda hissedar olarak malik olduklarını, anılan taşınmazlara davalı idare tarafından herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın Devlet Ormanı içerisine alınmak suretiyle fiilen el atıldığını, taşınmazlarla ilgili orman kadastrosunun da kesinleştiğini, el atılan taşınmazların arsa vasfında olup konumu itibariyle ... değerli bir bölgesinde olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000,00.-TL kamulaştırmasız el atma tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davalılar tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 26.09.2012 tarih ve 2012/9855 E. - 202/10165 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kakarında özetle; "...Dava konusu parselin tapusunun hukuksal geçerliliğini koruyup korumadığının belirlenmesi için, öncelikle, davalı İdareden, 18 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 6831 sayılı Orman Kanununun 3302 sayılı Kanunla değişik hükümlerine göre 1989 yılında yapılan orman kadastro çalışmalarında, çekişmeli 91 ve 92 sayılı parsellerin orman sınırları içerisine alınıp alınmadığının, taşınmazların halen orman özelliğini sürdürüp sürdürmediğinin, orman kadastrosunun itirazsız kesinleşip kesinleşmediğinin sorularak eksikliklerin giderilmesi, ondan sonra, mahallinde bilirkişi marifetiyle keşif ve uygulama yapılmak suretiyle davaya konu taşınmazların orman kadastro sınırları içerisinde kalıp kalmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir." denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu; 1) Davacıların 91 parselle ilgili taleplerinin reddine,
2) Davacıların 92 sayılı parselin fen bilirkişisinin raporunda 92/B olarak gösterilen 1987 m²"lik yerle ilgili taleplerinin reddine,
3) Davacıların 92 sayılı parselin fen bilirkişisinin raporunda 92/A olarak gösterdiği 7513 m²"lik yerle ilgili talebinin kabulü ile 3.160,00.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınıp payları oranında davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,
4) ... mahallesi, 92 sayılı parselde fen bilirkişisinin krokisinde (A) harfi ile gösterilen 7513 m²"lik yerde davacılara ait hisselerin iptali ile orman olarak Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) davalı sıfatı bulunmadığından Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de; Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK"nın 2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, "Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder." hükmü uyarınca, somut olayda, Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin Çevre ve Orman Bakanlığının değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece Çevre ve Orman Bakanlığına yöneltildiğinden söz edilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.