17. Ceza Dairesi 2015/14671 E. , 2016/7835 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece 05.04.2013 tarihli ek karar ile mala zarar verme suçundan doğrudan adli para cezasına hükmedilmesi ve verilen kararın kesin nitelikte olması nedeniyle, mala zarar verme suçu bakımından sanığın temyiz talebinin reddine karar verilip, ek kararın sanığa yöntemine uygun şekilde tebliğine rağmen, sanığın ek kararı temyiz etmediği görülmekle, mala zarar verme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olarak kanun yararına bozma yoluna gidilmesi ile iddianame ile sanık hakkında 6136 sayılı Yasa"nın 13/1. maddesinin de tatbiki istendiği halde bu suçla ilgili olarak hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, mahallinde her zaman karar verilmesi olanaklı kabul edilmiştir.
1-Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkumiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. İhtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en temel amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir, o halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi bulunan şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesine göre yapılan ceza muhakemesinin sonunda fiilin sanık tarafından işlendiğinin yüzde yüz açıklığa ulaşmaması halinde mahkumiyet kararının verilemeyeceği, T.C. Anayasa"nın 38/4. maddesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 11. maddesi, İnsan Hakları ve Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi"nin 14/2. maddelerinde açıkça kabul edilmiş olup, bu ilkenin dayanağını, bir suçlunun cezasız kalmasının, bir masumun mahkum olmasına tercih edilmesi gerektiği esasının oluşturduğu kabul edilmekle;
Dosya kapsamından, 04.10.2010 günü 09.15 ile 15.30 saatleri arasında müştekinin ikamet kapı kilidi kırılarak, yatak odasında bulunan çelik kasanın kilit deliği zorlanarak açılıp, müşteki ... ve evde misafir olarak bulunan diğer müşteki ..."e ait 8.500 Euro, 2.500 TL, 6.000 TL değerindeki ziynet eşyaları, tabanca ve cep telefonun çalındığı, olay yerinden herhangi bir delil elde edilemediği, müşteki Burak"ın, olay sabahı saat 08.00 sıralarında bir şahsın, sabit ev telefonunu aradığı, ancak ses vermeden bir süre dinleyip, telefonu kapattığı yolundaki beyanı üzerine, telefon kayıtlarının incelenmesinde, müştekiye ait sabit ev telefonunun saat 08.24"te sanığın ablası olan ve hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen ... adına kayıtlı hat ile arandığı ve “...” baz istasyonunun kullanıldığının tespit edildiği, ..."in, arama yapılan numaranın kendisine ait olduğu ancak kardeşi olan ve Bursa"da ikamet eden sanık tarafından kullanıldığını söylediği, olayın bu şekilde gelişmesi üzerine, müşteki Mustafa"nın, sanık ve ablasının uzaktan akrabaları olduğu, sanığın yaklaşık 6 ay kadar önce evine misafirliğe geldiği, olaydan 15-20 gün kadar önce de sanığın, Almanya"da bulunan oğlundan borç para istediği, bu nedenle sanıktan şüphelendiğini ileri sürdüğü, sanığın atılı suçlamayı kabul etmediği, müştekiden borç para istediği ve evine gidip geldiği hususlarının doğru olduğu ancak hırsızlık yapmadığı, akraba oldukları için müştekiyi zaman zaman aradığı, olay günü ise arayıp aramadığını hatırlayamadığı yolunda savunmada bulunduğu, müşteki ..."in, yargılama aşamasında dinlettiği tanıkları olan.... ve ..."un, 22.11.2012 tarihli duruşmada, 3 yıl önce sanığın ablası ...."in, müşteki ..."dan borç para aldığı, kendilerinin de kefil olduğu, Sibel"in borcu ödememesi nedeniyle müşteki ..."nın parayı kendilerinden istediği, bu sırada ...."in “onun çok parası var, evinde kasa var” deyip, kardeşi olan sanığa hitaben “o kasayı kıracaksın, o parayı alacaksın” dediğini duydukları yolunda beyanda bulundukları, mahkemece eldeki delillerle sanığın atılı hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlal suçundan mahkumiyetine karar verildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın, hırsızlık olayının meydana geldiği gün müştekinin sabit ev telefonunu araması ve Bursa"da ikamet eden sanığın suç mahalli olan.... baz istasyonunu kullanması dışında, olayın herhangi bir görgü tanığı olmadığı, suça konu eşyaların sanıktan ele geçirilmediği gibi sanığın da suçlamayı inkar ettiğinin anlaşılması karşısında, sanığın atılı suçları işlediğine dair mahkumiyetine yeterli derecede kesin ve somut nitelikte her türlü şüpheden uzak, inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, atılı suçların sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK"nın 223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de,
2-Müştekiye ait ikametten 8.500 Euro, 2.500 TL, 6.000 TL değerindeki ziynet eşyaları, tabanca ve cep telefonun çalındığı anlaşılmakla suça konu eşyanın önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesi uyarınca hırsızlık suçundan temel ceza belirlenirken alt sınırdan hüküm kurulması,
3-T.C. Anayasa Mahkemesi"nin, TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda hırsızlık suçundan kurulan hükümde TCK"nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ..."in temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 24.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.