23. Ceza Dairesi 2015/8607 E. , 2016/6896 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK"nın 157/1, 168/1, 52, 51 maddeleri gereğince 4 ay hapis ve 1.200 TL adli para cezası
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Olay tarihinde adres soran kimliği meçhul şahısla konuşmakta olan katılanın yanına gelen sanığın kendisini maliyeci olarak tanıttığı, katılana meçhul şahsın sattığı 24 ayar altın olan saatleri almasını söylediği, katılana güven duyması için önce 5 adet kol saati veren meçhul şahısla iştirak halinde olan sanığın katılandan satacakları saat karşılığında 1.250 TL para aldığı, kalan parayı ise katılanın oğlunun göndermesi hususunda anlaştıkları, sonrasında saatlerin kendilerinde durmasının daha güvenli olacağını söyleyerek verdikleri saatleri geri aldığı, sanığın katılanı otele yerleştirerek kendisine ait olduğunu söylediği cep telefonu numarasını verdiği, sanığın ayrılmasının ardından katılanın bu numarayı aradığında telefonu başkasının kullandığını, dolandırıldığını anladığı, ertesi gün sanıkla buluşmadan durumu polise bildirerek sanıkla buluştuğunda sanığı yakalattığı, bu suretle sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği tüm dosya kapsamından anlaşıldığından mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanığın polislerce yakalanması üzerine katılandan almış olduğu 1.250 TL parayı vermesi şeklindeki eyleminde bizzat pişmanlık göstererek katılanın zararını gidermediği anlaşıldığından TCK"nın 168/1. maddesinin uygulanmayacağı gözetilmeksizin yazılı şekilde uygulama yapılması aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak ;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2007 tarih ve 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 120 gün olarak tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “120 gün”, “40 gün” ve “1.200 TL” terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla "5 gün", "1 gün" ve "30 TL" ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 31/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Daire çoğunluğu ile görüş ayrılığı, CMUK 322. madde uyarınca yapılan düzelterek onamada Dairece tayin olunan sonuç cezanın miktarına ilişkindir.
Dairece hükmün bozulmasını takiben TCK"nın 157/1. maddesi uyarınca hapis cezası yanında gün para cezası tayin edilmiş ve sırasıyla TCK"nın 168/1, 62. maddeleri uyarınca indirim yapılmış ve en son elde "bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar" ile çarpılmak üzere bir tam gün kalmamış, ancak; Daire bu süreyi tam güne tamamlayıp 30 TL ile çarpmak suretiyle sonuç olarak 30 TL adli para cezasına hükmetmiştir.
Halbuki, adli para cezasının düzenlendiği TCK"nın 52. maddesinin 1. ve 3. fıkralarında bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılacak sürenin "tam gün " olduğu ve yine aynı maddenin 2. ve 3. fıkralarında bu miktarın "bir gün" karşılığı olarak takdir edileceği öngörülmüştür.
Yine TCK"nın 61/10. maddesine göre, "Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir." Bu bağlamda, tam günün altına inen gün para cezasının tam güne tamamlanmasının kanunda açıkça yazılmış bir dayanağı olmadığı gibi, sonuç adli para cezasına ulaşmak için yapılan hesaplamalar sırasında tam güne ulaşmayan süreleri atarak hesaba dahil etmeyip en son elde kalan sürenin tam güne tamamlanması da kendi içinde tutarlı bir uygulama olmamaktadır.
Uyuşmazlık konusuna benzer bir konu 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde Kanunun 21. ve 29. maddeleri bağlamında 12.12.1941 tarih ve 1940/22-1941/31 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında, bir günün altına inen hapis cezaları bakımından tartışılmış ve 29. maddenin 5. fıkrası hükmü nazara alınarak;
"Cezalar artırılır veya eksiltilirken kanunun sureti mahsusada tayin ettiği ahval müstesna olmak üzere, her nevi ceza için muayyen olan hudut tecavüz edilemeyeceği, Ceza Kanununun yirmidokuzuncu maddesi hükmü iktizasından olmakla içtimai ceza kaidesinin tatbiki haricinde tahfif sebeplerinden dolayı hapis cezasının asgari hadden aşağı tenzil ve tayini ve tenfiz kabiliyeti kalmadığından bahsile bu misillü cezaların çektirilmemesine karar verilmesi gayri caiz olduğuna.." karar verilmiştir.
Görüldüğü gibi İBK hapis cezalarına ilişkindir ve 765 sayılı TCK"da yer alan 29/5 maddesi hükmüne dayanmaktadır. Kaldı ki; kararda da belirtildiği gibi, 765 sayılı TCK"nın 30. ve 73. maddeleri bağlamında "içtimai ceza kaidesinin tatbiki" yönünden 11.11.1936 tarih ve 1936/11-1936/28 sayılı İBK ile bir günün yarısının infaz edilmemesinin uygun olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca; gün para cezasının bu şekilde tam günün altına indiği durumların, bireyselleştirme ölçütleri olumsuz değerlendirilmeyerek sanığa alt hadden ceza tayin edildiği, yaş, teşebbüs, tahrik, etkin pişmanlık gibi yasal ve takdiri indirim sebeplerinin bir arada uygulandığı sınırlı durumlarda ortaya çıktığı nazara alındığında, cezanın infaz kabiliyetinin kalmadığı sonucuna ulaşmak dosya kapsamına ve adalet duygusuna aykırı olmayacaktır.
Bu gerekçelerle, adli para cezaları bakımından yasal ve takdiri indirimler sonucunda tam günün altına inen gün para cezalarının infaz kabiliyetinin kalmadığı ve bu sürenin tam güne tamamlanmak suretiyle adli para cezası tayin edilmesinin 5237 sayılı TCK"nın yaptırım sistemine, adalete ve hukuka uygun olmadığı görüş ve kanaatinde olduğumdan, Dairece yapılan düzelterek onamada bir netice ceza tayin edilmeyip durum gerekçesiyle birlikte açıklanıp elde kalan cezanın infaz kabiliyetinin bulunmadığına hükmetmek yerine yazılı şekilde uygulama yapılmasına iştirak etmek mümkün olamamıştır.