Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacıların yakınlarının ölümü ile sonuçlanan zararlandırıcı olayın işkazası olduğu iddiasına dayalı bu olay nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın haksız fiile dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğunun kabulüyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yapılan incelemede davacı anne N. T."un davalı işverenin işçisi olduğu olay günü ölen M. T."un tohum ayırt etme makinasında annesine yardım ettiği ve bu duruma işverence ses çıkarılmadığı, M. T."un başına sardığı bez parçasının makinayı hareket ettirilen demir mile dolanması sonucu kafasının mile çarparak ölmesi şeklinde cereyan eden olayın Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılan işin özel sektöre ait tarım işi olması ve süreklilik arzetmemesi sebebiyle 506 sayılı Yasanın 3.maddesi gereğince ölenin sigortalı olamayacağı gerekçesiyle iş kazası olarak kabul edilmediği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın 27. ve müteakip maddelerinde işverenin iş kazasını en geç iki gün içinde Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirmekle yükümlü olduğu, haber verme kağıdındaki bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında gerekirse Kurum’ca soruşturma yapılabileceği ve varılan sonucun en geç üç ay içinde ilgililere yazı ile bildirileceği, ilgililerce yetkili mahkemeye başvurularak Kurum kararına itiraz olunabileceği, itiraz halinde Kurum kararının ancak mahkeme kararının kesinleşmesi ile kesin hale geleceği bildirilmiştir. Öte yandan Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin belirlenen tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Bu bakımdan tazminat davasının niteliği göz önünde tutularak öncelikle hak sahiplerine Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından iş kazası nedeniyle 506 sayılı Yasa"nın 23. ve 92. maddelerine göre aylık bağlanıp bağlanmadığının araştırılması bağlanmış ise, bildirilen miktarın tazminattan düşülmesi, gelir bağlanmamış ise bu yön hak sahiplerinin tazminat hakkını doğrudan etkileyeceğinden hak sahiplerine gelir bağlanması için Sosyal Sigortalar Kurumuna başvurması, taleplerinin kurumca kabul edilmemesi halinde Sosyal Sigortalar Kurumu ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine dava açması için önel verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır. Somut olayda davacılar olayın iş kazası olduğu iddiasında olduklarından ve Sosyal Sigortalar Kurumunca"da olay iş kazası olarak kabul edilmediğinden yapılacak iş; hak sahibi davacılara iş kazasının tesbiti davası açmaları için önel vermek, tesbit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre karar vermektir.
Mahkemece açıklanan doğrultuda işlem yapılmaksızın sonuca gidilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Diğer yandan 5521 sayılı Yasa"nın 1. maddesinde işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş aktinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının İş Mahkemelerinde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Madde de belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olabilmesi için uyuşmazlığın tarafların işçi ve işveren veya işveren vekili olması, uyuşmazlığın iş sözleşmesinden veya İş Kanunundan kaynaklanması koşuldur. Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum yolu ile genişletilemez yahut değiştirilemez.
Mahkemece zararlandırıcı olayın iş kazası olmadığı, davanın haksız fiile dayalı maddi ve manevi tazminat istimine ilişkin olduğu sonucuna varıldığı halde görevli mahkemenin genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gözetilmeksizin İşMahkemesi sıfatıyla karar verilmesi de kabul şekli bakımından isabetsiz olmuştur.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcinin istek halinde temyiz edene iadesine, 22.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.